116 YIL ÖNCE BUGÜN: ADANA TARİHİNİN EN FECİ GÜNÜYDÜ

Tarihimize İĞTİŞAŞ diye geçen en kanlı, en feci iç savaş günlerinin yıldönümündeyiz. 2023’te ayrıntılarını ve belgelerini iki hafta boyunca sunduğum olayları bugün anımsatmakla yetineceğim.
Öncesinde bazı olaylarla karşılaşılmış, havaya endişe kokusu yayılmıştı. Uzunca bir süredir apaçık silâhlanan Ermenilerin Müslümanlara karşı harekete geçeceği dedikodusu giderek yoğunlaşmaktaydı. Aynı şeklide, Ermenilere de, “Dikkat edin, Türkler size saldıracak, Adana’yı dar edecek” gibi sözler, perde arkasındaki usta caniler tarafından ulaştırılmaktaydı. Kısacası, iki tarafa da bazı çatışmaların olabileceği inancı yerleşmişti.
İki yıl, sadece iki yıl öncesine dek kardeş-kardeş geçinen iki toplum ve diğer azınlıklar tamamen ve tam bir hemşerilik duygusu içindeydi. Bayramlar ve yortular birlikte kutlanırdı. Ermeniler zaten cizye denilen bedel vererek askerlik yapmadıkları için ticarette de, zenaate de ileri giderek zengin olmuşlar, mesut-mutlu yaşam sürdürmekteydiler.
Mutasarrıflık sonrası kurulan Adana Belediyesi’nin ilk üç başkanı da Ermeniydi. Vilâyetteki üst düzey memurlar arasında da Ermeniler vardı. Hiç kimse, 14 Nisan’da patlayan müthiş çarpışma gibi büyük olay beklemiyordu. Maalesef oldu. Daha ilk gün 4000 kadar Adanalı can verdi. New York Times Gazetesi, buraya aldığım kupürde de görüldüğü gibi, ölenlerden çoğunun Müslüman olduğunu bildiriyordu. Olaylar 4’üncü günü ancak durulabildi.
İKİNCİ DALGA
14 Nisan, İstanbul’daki 31 Mart Vak’ası denilen İsyan’ın ertesi günüydü. Rumi ve Miladi takvim arasındaki 2 haftalık farkı göz ardı etmezsek, Adana olaylarının bir tesâdüfe bağlı olmadığını anlarız. Nitekim, yıllar sonra, fitilleri ateşleyenlerin İngiliz ve Fransızlar olduğu, Rusların da üstü kapalı destek verdiği ortaya çıktı. Dış odakların aktif ve kötülükte müthiş yetenekli görevlisi Papaz Muşeg’in ilme ilme ördüğü plân tutmuştu. Muşeg, iğtişaş patlayınca soluğu Mersin’de almış ve bir İngiliz gemisiyle kaçmıştı.
İki taraf din adamlarının gayreti ve Karaisalı’daki Redif (Yedek) askerlerimizin gelişiyle silâhlar sustu. Taraflar, cenazelerini kaldırmaya başladı. Barış günleri uzun sürmedi. Nisanın son haftasına girilirken, bugünkü İmam Hatip Okulu yerindeki “Kumluk” denilen alana yerleşmiş askerlerimize Ermeni Mahallesinden ateş açıldı. Muhtemelen Ermeni olmayan ya da satılmış Ermeniler tarafından açılan ateşle ikinci dalga başladı. Ortalık cehenneme döndü. Kentin en güzel, en görkemli binaları yandı, yıkıldı. Toplam ölü sayısının en az 8000 olduğu sanılmakla birlikte, farklı rakamlarla karşılaşmaktayız.
Yine “tuhaf tesâdüf” diyelim, ikinci dalga olaylar da, İstanbul’da Abdülhamit’in tahttan indirilip Beşinci Mehmet’in padişah oluşuyla sona ermişti. Ne ise, bundan ötesi uzman tarihçilerin işidir…
CEMAL PAŞA
Önceleri daha çok Müslüman yurttaşların can verdiğini yazan batılı gazeteler, aynı tetikçilerin gayretiyle, Ermeni ölü sayısını her hafta beşer-onar bin arttırarak Türkler aleyhine yoğun hava oluşturdular. Zaten sallantıda olan Osmanlı saltanat patronları, havayı yumuşatmak adına Ermenilere destek olması için her türlü harcama dahil büyük yetkilerle Cemal Paşa’yı Adana’ya gönderdi. Paşa, ilk iş olarak 36 Müslüman ile sadece 2 Ermeniyi astırdı. Ermeni çocukları için yetimhane, okul ve yeni binalar yaptırdı. Çatışma durdu ama, iç huzursuzluk ve endişeli uzun süre etkisini sürdürdü.
İşte, bu gün, o feci günlerin başlangıç yıldönümüdür. Yüce Tanrım baika felâketten korusun.