12 EYLÜL DÖNEMİ ve SELAHATTİN ÇOLAK

Türkiye’nin her dört bir yanı yangın yerine dönmüştü.. İnsanlar gündüz ürkek dolaşıyor, karanlık bastığı an evlerine sığınıyor, hatta ışıkları bile söndürüyordu.. Her şehir ve ilçelerde kurtarılmış bölgeler vardı.. Sokaklar, değişik fraksiyonlara teslim edilmiş, sokak giriş ve çıkışlarında kimlik kontrolü yapılıyordu.. Silah sesi duyulduğu gecenin sabahı her kes gazete arıyor, ya da merakla kimin öldürüldüğünü soruyordu..
Okullar da öyleydi.. Gruplara ayrılmıştı öğrenciler ve öğretmenler.. Biri diğerine ya komünist, ya da faşist diye bakıyordu.. Bir toplum ayrışmış, düşmanlaştırılmıştı. Akşam saatlerinden sonra sokaklar boşalıyor, adeta teröristlere teslim oluyordu..
Polis ve Milli Eğitim camiası da değişik fraksiyonlara bölünmüştü.. Halkın güvenliğinden sorumlu olan Güvenlik Güçleri POL-DER, POLBİR diye ayrışmıştı.. Yani halkın güvenliği ve aydınlığa çıkan yolu kapanmıştı.
Siyaset yerlerde sürünüyor, parti liderleri birbirlerine söylemedik söz bırakmıyor, karikatüristlere konu oluyordu..
O dönemde hukuk Fakültesi’ ni bitirmiş, Emniyet Müdürü olmuş, sonra görevinden istifa ederek Adana’ ya dönmüştü Selahattin Çolak. Benzin istasyonu kurarak ticarete başlamıştı.. Ağabeyi Hanifi Çolak, Adana’ nın sevilen sayılan biriydi.. CHP’ liydiler ailece.. Çolak ailesi
Kollar sıvayarak çalışmalar başlatılmıştı.. Selahatin Çolak tatlı dili ve ikna kabiliyetiyle seçmenleri etkiliyor, destek alıyor, CHP Genel Merkezi’ nde de destek buluyordu.. Ve sıkı çalışmalar sonucu aday gösteriliyor, seçmen destek veriyor, halk oyuyla Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçiliyordu.. Sadece Selahatin Çolak mı ? Seyhan’ da Yalçın Akyol, Yüreğir’ de de merhum Sabahattin Eşberk’ te CHP’ den Belediye Başkanı seçiliyordu.. Yani Adana’ da CHP üçte üç yapıyordu..
Sokaklar terörün kıskacındaydı ama Selahattin Çolak ilk günden itibaren kolları sıvamış, kurduğu ekibiyle hizmet projeleri üretiyordu..Bir çok cadde ve sokak açmııştı. Bulvarlar açıyodu.. Yetmedi, Seyhan Nehri’ ni toprak kayması olmasın diye betonla ördü.. O da yetmedi, pavyonların bol olduğu Seyhan Nehri kıyısındaki alana GALERİA’ yı kurdu, büyük bir park yaparak adeta bataklıktan kurtardı, halkın nefes almasını sağladı.. O da yetmedi.. Mustafa Kemal Paşa Bulvarını açtı. O da yetmedi, Dar gelirli halk için konut alanları açtı Yavuzlar ve Belediye Evleri Mahallesine..
Bir gün Selahattin Çolak’ la Galeria’ da sohbet ederken, Adana’ nın en sağlam müteahhitlerinden biri olan ve sosyal yardımlarıyla tanınan Sıtkı Kulak’ ı davet etmiş, sosyal projeleri tartışmıştı.. Adana’ da çok sayıda okul ve camii yaparak Milli Eğitim ve Diyanet’ e bağışlayan Sıtkı Kulak, bir toplumsal hizmeti daha yerine getiren Selahattin Çolak’ a “Çocuk sen böyle bir hizmete var isen ve beni davet ediyorsan, ben de bu işe varım” diyerek tek kuruş kar etmeden konut yapmaya söz vermiş ve yerine getirimişti.
Selahattin Çolak’ ın bir hayali daha vardı.. O da sıkışık olan Adana trafiğini rahatlatmak.. O nedenle hem Genel Kurmay hem de hükümet yetkilileriyle görüşmeler yapıyordu.. Küçük Saat’ ten Güney mahallelerine uzanacak geniş bir bulvar açmaktı hayali.. Böylece halkın nefes almasını sağlayacak, trafiği rahatlatacaktı. Ancak, terör gittikçe yükseliyordu. Hemen hemen her gün cenaze törenleri yapılıyordu,
“İLAN EDİLMEMİŞ İÇ SAVAŞ”
Adana’ nın Anadolu mahallesinde İlbey ve Gülbey adında iki asker şehit ediliyor.. Şehitler için Adana Numune Hastanesi’ nde yapılan cenaze töreninde 6. Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Nevzat Bölügiray bir konuşma yapıyor, ilk kez resmi bir ağız “TÜRKİYE’ DE İLAN EDİLMEMİŞ BİR İÇ SAVAŞVAR” diyordu..
Bu konuşma biter bitmez hızla Milliyet bürosuna gittim, konuşmanın tam metnini ayrıntılarıyla yazdım. Milliyet haberi Türkiye baskısı olarak birinci sayfada manşetten vermiş ve Türkiye”nin gündemini digiştirmiş, sokaklarda Türk Silahlı Kuvvetleri”nin yönetime el koyacağı konuşmaları başlamıştı..
.. Ve Türk halkı Adana”lı arkadaşımız merhum Mesut Mertcan tarafından TRT”de şu bildiriyle duyurulmuştu, gelmekte olanı;
“Yüce Türk Milleti;
Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir.
Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.
Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.
Aziz Türk Milleti:
İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.”
Girişilen harekatın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek, demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.
Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır.
Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05’den itibaren sokağa çıkma yasağı konmuştur.”(DEVAMI VAR)