“12 EYLÜL VE K.MARAŞ “

Türkiye’de büyük gerginlik yaşanıyordu..
Halk sağcı-solcu, ülkücü-kominist diye karpuz dilimleri gibi bölünmüştü..
Polis, POL-DER, POL-BİR olarak ayrılmıştı..
Sokaklar ve mahalleler de öyleydi..
İllerden gelen haberler iyi değildi.. Her an toplumsal olayların çıkmasından, hatta bir iç savaşın başlayabileceğinden söz ediliyordu..
İlk kıvılcım Kahramanmaraş’tan gelmişti. 19 Aralık’ta kentteki Çiçek Sineması’na, dönemin milliyetçi filmlerinden biri olan, Güneş Ne Zaman Doğacak’ın gösteriminde patlayıcı madde atılması olayların başlamasını ateşlemişti. Bu arada iki öğretmen öldürülmüş, olaylar tırmanışa geçmişti..
O dönem Milliyet’te çalışıyorduk.. Saat 23. sularında Milliyet matbaa ustası Uytan Argun eve geldi “Abi gidiyoruz” dedi.. “Nereye ?” dedim “Kahramanmaraş’a” dedi..
Bekliyordum zaten.. Hemen giyinip yola çıktık..
Kahramanmaraş’a geldiğimizde sokaklar bomboştu. İn-cin top oynuyordu.. Akşam saatlerinde olan olaylarda tahrip edilen yerlerin fotoğraflarını çektik, İstanbul’a göndermek için Gaziantep Havaalanına gittik.. Kargoyu teslim ettikten sonra tekrar K.Maraş’a döndük..
Sokaklar sessizdi.. Valiliğe gittik.. Saatler 08 sularıydı.. Dağlardan ovaya doğru olağanüstü kurşun saldrısı başlamıştı..
Ova kurşun yağmuruna tutulmuş, halk sokaklara inmişti.. Çatışmalar aralıksız devam ediyordu.. Asker sokağa inmiş, cemselerle cadde ve sokakları kontrol ediyor, halk cemselerin arkasında yürüyerek tepki gösteriyordu…
O sırada Günaydın gazetesinin temsilcisi arkadaşım Kurtar Çakın da gelmişti.. İkimiz birden cemseye atladık hem isyan halindeki halkın fotoğrafını çekmek, hem de kendimizi koruyabilmek için..
Kahramanmaraş Valisi takviye kuvvet istemiş, durumun vahim olduğunu vurgulamıştı..
İşaretlenen evler gece saldırılara uğramış, ölenler,yaralananlar olmuştu.. Hastane morgu öldürülenlerle doluydu..
Kurtar Çakın’la birlikte ölü ve yaralıların bulunduğu bir hastaneye gitmiştik.. Hamile genç bir kadın hamileydi ve bıçaklanarak öldürülmüştü..
Doktorlar ölen kadının karnındaki bebeği ameliyatla kurtarmaya çalışıyordu.. Kurtar Çakın’la birlikte ameliyathaneye girdik.. Benim filmim bitmişti..
Kurtar Çakın ameliyatın fotoğrafını ve bebeğin kurtarılışını kare kare çekmişti..
Ve o fotoğraflar YILIN FOTOĞRAFI seçilmişti..
Kısa bir özetini yaptık Kahramanmaraş olaylarının.. Bugün Adana’da o gün anılacak.. Beni de davet ettiler bugünkü anma töreni ve o dönemdeki anıları anlatmam için.. Ancak, önemli bir toplantıya katılacağımdan, gelemeyeceğimi, o olayların içinde bulunan ve yılın fotoğrafını çeken Kurtar Çakın’ın telefonunu verdim,”Anlatacakları çok şeylerin olduğunu” söyledim..
Bir kaos dönemiydi 12 Eylül öncesi.. Sadece K.Maraş”ta 19 – 26 Aralık 1978 yılında 120 Türk vatandaşı hayatını kaybetmişti.
Öyle bir kaos dönemiydi ki 12 Eylül öncesi.. Bir anıyı da MHP’nin eski İl Başkanı Adem Eroğlu’nun anılarından dinleyelim;
“Ankara’dan Adana’ya vurucu tim gelmiş.. Belediye Başkanı Selahattin Çolak Belediye’nin merdivenlerinden yukarı doğru çıkarken yaylım ateşiyle öldürülecek.. Vurucu tim Belediye’nin yan tarafındaki Türk Hava Kurumu’nun çatısında nişan almış..
Eylem planına göre Selahattin Çolak öldürülecek, daha sonra vurucu tim bir Feribotla Mersin’den Kıbrıs’a kaçacak. Ancak, Çolak kalabalık bir koruma ordusuyla gelince suikast timi bir gün sonraya ertelemiş.. Bir gün sonra da askeri darbe olmuş..
Ve o darbeden sonra tüm sol ve sosyal demokratlar teker teker gözaltına alınmış, tutuklanmış, işkencelerden geçmiş.. Bunların arasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Çolak’ta var..
Tüm yargılamalar sonucu, herhangi bir suç unsuru bulamayan o dönemdeki Askeri Mahkemeler, Selahattin Çolak hakkında beraat kararı vermiş.. Ancak, peşini de bırakmamış..
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan, Belediye Başkanlığı döneminde Selahattin Çolak’a bir silah hediye etmiş..
Bu silahtan dolayı Selahattin Çolak hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından dava açılmış.. Davaya bakan hakim, bitirim bir ülkücü ve kesinlikle Selahattin Çolak’a mahkumiyet verecek kadar gözü kara bir yargıç..
Selahattin Çolak bu davadan mahkum olursa, yasaklı olacak ve bir daha siyaset yapamayacak.
Durumu Adem Eroğlu’na anlattık, “Olur mu bizim memleketin çocuğu, hem konuşacağım, hem de duruşma günü karşısına geçip oturacağım” demiş ve öyle de yapmaış, Selahattin Çolak beraat etmişti.”
Allah bu ülkeye, o karanlık günleri bir daha yaşatmasın..
