155 ACİL YARDIM YARDIM EDECEK

Ünlü şairlerimizden Merhum Cahit Sıtkı Tarancı 35’inci yaşı “Ömrün yarısı” diye tarif etmiş. Demek ki ömrümüzü üç yıl önce tamamlamışız, Özel Tüketim Vergisi faslındayız. Yani, sokağa çıkma yasağı başımızda.

Birkaç gün idare ettik. Çocuklarımız, torunlarımız eksik-gedik kalmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat, onların da bizim için sık sık kendi evlerinden çıkarak risk almalarına gönlüm razı olmuyor. Geçtiğimiz Çarşamba günü resmi önerilere dayanıp 155 numaralı telefonu aradım.  Cevaplayan hanıma, “ATM’den para çekip hemen yanındaki diğer ATM’ye elektrik borcumu yatıracağım. Oradan da otuz adım ötedeki eczaneden ilaç alıp döneceğim. Kimseyi etkilemeden ve kimseden etkilenmeden maske-eldivenle, kendi arabamla üç dakikada ulaşabilirim. Ne önerirsiniz?” diye sordum. Son derece nazik hitapla, oturduğum semti, makaleyi, sokak ve ev numarasını sordu. “Amcacığım, sizin sağlığınızı korumaya çalışıyoruz. Sizi ilgili görevliye bağlıyorum” dedi.

Başka bir hatta yönlendirildiğim andan itibaren yerli mi, yabancı mı olduğunu anlayamadığım müzik yayını başladı. Parçayı sonuna kadar dinledim. Zevkime asla uymayan türdendi. Demek ki çoğunluk böylesini istiyordu. Benim gibi fosilleşmeye yüz tutmuş birkaç huysuz ihtiyarın gönlünü hoş etmek için nihavent longa çalacak değillerdi elbette… Demokrasiye olan yüksek inancıma sığınarak dinlediğim müzik parçası bitti. Karşıdan “Alo” bekliyordum ki, parça yeniden çalmaya başladı. Bitti, yine tekrarladı. Saydım, tam 17 kez tekrarladı. 20 dakika sonra görevli, sağ olsun, “Buyurun efendim” dedi. Derdimi görevli beye de anlattım. Telefon numaram zaten okunuyormuş ki, “Bu mu?” dedi. Onayladım. Adresimi yineletti. Ardından da, “Siz evden çıkmayın. Ekip yönlendireceğiz, birlikte gider, gelirsiniz” dedi.

“Allah devlete, millete zeval vermesin” duaları ile beklemeye başladım. Telefonu on buçukta açmıştım. Benim gibi yardım isteyen kimbilir kaç yaşlı daha sıradaydı. İçimden, “Ekip her halde iki-üç saate ancak gelir” diye düşündüm. Olmadı. Demek ki 155’ten yardım isteyen ihtiyar sayısı tahminimden fazlaymış. Üç buçukta tekrar aradım. Bu kez sadece 14 dakika gibi kısa bir sürede bağlantı oldu. Görevli önündeki kayıtları okuyor olmalı ki, bi süre sonra başvurumu yakaladı ve ne için yardım istediğimi anlattı. “Evet…” dedim, “Tam da dediğiniz gibi; para çekip elektrik faturası yatıracağım, bir de ilaç alacağım.”

Görevli arkadaş bir kez daha, “Para çekip fatura ödeyeceksiniz, bir de ilaç alacaksınız…” dedikten birkaç saniye sonra “Yanınızda genç bir akrabanız yok mu?” sorusunu yöneltti. Olmadığını söyledim. Yine bir süre durduktan sonra, “Valilik çağrı yapmamızı yasakladı, çağrı yapamıyoruz” gibi bir şeyler anlattı. Kendilerinden ekip gelmezse 112’den yardım isteyebileceğimi de ekledi. Konuştuklarının tamamını anlamadım ama biraz daha beklemek zorunda olduğumu tahmin ettim.

Akşam oldu, gece geçti, Perşembe biterken B Planımı harekete geçirdim. Param çekildi, faturam yattı. İlacım alınmadı. Daha dğrusu alınmasını ben istemedim. “Ekip gelirse, boşa çağırmış olmayalım, bari ilaç için birlikte gideriz” diye düşündüm. Dördüncü gün dolmak üzereyken C Planımı harekete geçirip ilacımı aldım. Ekmeğimizi D Planı sayesinde  sağlıyoruz.

Ben dahil, çok büyük çoğunluk genel karantina, yani tam sokağa çıkma yasağı istiyor. Şayet gerçekleşirse, bizim planlardan sadece D çalışır ki, onun da riski büyük. En iyisi Rus Kafirinin bulduğu ilaçla insanlığın huzura ereceği günlerin çabucak gelmesine dua etmek…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor