1945 DEPREMİNİ ANLATALIM AZ – ÇOK BİLİNÇ YARATALIM

1945 DEPREMİNİ ANLATALIM  AZ – ÇOK BİLİNÇ YARATALIM

ALTINCI BÖLÜM

Eskiler pek sık kullanırdı: “Hafıza-i beşer, nisyan ile malüldür.” Anlamı şöyle, insanoğlunun hafızası, “unutulanlar” sorunu yaşar,olayları  unutma hastalığına tutulmuştur. Daha açık ifadeyle söyleyelim; çabuk unutuyoruz. 6,5 şiddetinde ve 35 saniye sürmüş 1945 Depremi örneğin; ben doğmadan sadece bir buçuk yıl evvel olmuş ve çok ciddi zararlar vermiş. 1998 Zelzelesine kadar duymamıştım. Hatta belli bir yaşa gelinceye dek “Adana’da büyük deprem olmaz; deprem İç Ege ile Doğu Anadolu’da olur” diye düşünürdüm. Ne yapayım yani, bize ne ilk okulda, ne orta, ne lisede yöremiz hakkında doğru dürüst hiçbir şey öğretilmedi ki. İspanya’nın şehirlerinden, Sümerlerden, Elamlardan, Akadlardan sınav sorusu cevapladık. İngilterenin Gulf Stream  akıntısını İlkokul 5 olgunluk sınavında anlatmıştım. Ama 12 yıl önceki büyük deprem hakkında hiçbir şey bilmiyordum.

HADDİMİZİ BİLELİM ‘SADEDE’ GELELİM

Saygıdeğer büyüklerimize ders vermek ya da öneride bulunmak ne haddimize. İçimizde birikenlerin bir kısmını farkına varmaksızın yazıvermişiz. Silemedik de, öyle kaldı. Kusurumuz affola!..

Amacımız, 1945 Büyük depreminden bahsetmekti. 20 Mart günü saat 10:57’de başlayan deprem en çok Ceyhan ve Kozan’da büyük zarara yol açarken Adana’da da birçok evin yıkılmasına, onlarca insanın yaralanmasına neden oldu. Ceyhan ve Anavarza’nın pek çok yerinde geniş yarıklar oluştu. Deprem sırasında yeraltından minare boyu kum ve su fışkırdığı görüldü. Birçok köprü kullanılmaz hale geldi. Adana’da hamamdakiler peştemalla dışarı fırladılar. Neyse ki o saatte erkekler vardı. Üçüncü gün, pek çoğu Köylerde olmak üzere Ceyhan’da 10, Kozan’da 5 vatandaşımızın can verdiği ve binin üstüne yaralı olduğu saptandı. Yıkılan bina sayısı ise Ceyhan’da 2500, Kozan’da 200 kadardı. İlginç olanı, kargıdan, dallardan çatılmış iskelete çamur sıvanarak yapılmış evler depremi sapasağlam atlatırken, kargir ve kerpiç evlerin yıkılmış ya da zarar görmüş olmasıydı. Tabii, Ceyhan kadar olmasa da, Adana’da önemli hasarlara yol açmıştı deprem. Halk, Atatürk Parkı ile o yıllarda çok olan geniş arsalarda geceledi. Artçılar da panik yaratıyordu kuşkusuz.

Yusuf Ayhan, küçük yaşımdan beri ilgiyle takip ettiğim önemli gazetecilerimizdendi. Son iki yılında, ikimiz de Yeni Güney Haber’de yazıyorduk. Yakın ilgisini görüp naçizane övgülerini aldığım merhum, 1945 Depreminden hemen sonra felaket merkezlerine gidip izlenimlerini Yeni Adana’da yazmış. Beni, en ziyade “Erkek Hüseyin Nasıl Boğuldu?” başlıklı yazısı duygulandırdı. “Olağanüstü sezgi” ve yerinde olmayan aklın felakete karşı mücadele gayreti yanı sıra, depremin ilk anında Anavarza’dan yükselen toz-dumanın görünüşü dikkate değer. En iyisi, o yazının belli bir bölümünü aynen verelim:

ERKEK  HÜSEYİN NASIL BOĞULDU

“Deli-dolu yaratılmıştı ama Ceyhan’ın tip insanlarından biri, namuslu bir kişiydi Erkek Hüseyin. Ofis’te hamaldı. Son günlerde “Erkek Hüseyin aklını bozmuş” diyenler de oldu. Kim ne derse desin, Allah adamıydı. Gizli hakikatleri önceden sezen, yüreği saf, imanı bütün “erişmiş” bir kul idi o. Allah’ın yanında yeri vardı. Deprem günü olacaktan bahsettikçe “deli” damgasını basmakta tereddüt etmediler: Erkek Hüseyin bugün zıvanadan tam çıkmış.

Hüseyin “Dağları duman sardı, yangın büyüyor” diye bağırdıkça, “Hüseyin artık tam tımarhanelik oldu zavallı” diyenler çoğunluk teşkil ediyordu.

Dağları saran alevi söndürmek için (kendince) koca Ceyhan Nehri ile yardıma koşmak isteyen Erkek Hüseyin nehre atlamağa koşarken arkasından güldüler: Hüseyin, boğulur gidersin vaz geç bu sevdadan.

O, kimseyi hakikate inandıramadı. Mütemadiyen tekar edip duruyordu: Felaket yaklaşıyor. Az sonra Ceyhan’a da ateş düşecek. Yanacak, yaralanacak, öleceksiniz. Görmüyor musunuz, dağlar yanıyor, duman büyüyor.

Nehre atılacağı sırada önlemek istediler. “Beni bırakın, siz kendinizi düşünün, felaket çok yaklaştı. Ben gideceğim yeri biliyorum” dedi. (…) Sular erkek Hüseyin’in ölüsünü götürürken  hakikaten zelzele başlamış, Anavarza Kalesini siyah bir duman sarmıştı.”

YARDIM YAĞIYOR

Felaket, o yılların şimdikiyle kıyaslanamayacak kadar zayıf iletişim olanaklarına karşın kısa sürede tüm yurtta duyuldu. Kızılay derhal yardıma koştu. Oyıllarda Kızılaycılar dudak uçuklatan maaş almıyordu.  Mersin Belediye Başkanı hem “geçmiş olsun” diyebilmek, hem de nasıl yardımda bulunabileceğini incelemek üzere Adana’ya geldi. Yardım kampanyasına adeta para yağıyordu. Millet, el-ele vermiş, acı olayın yaralarını hep birlikte sarmak için adeta yarışıyordu.

Büyük felaketin aldığı canların, yıkılan ve ağır zarar gören evlerin acısı büyüktü, çok büyüktü. Ama, gelin görün ki, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi gündemi tamamen değiştirdi. Zelzele, Deprem, Sarsıntı unutuldu. Hem de nasıl unutuldu biliyor musunuz; bir daha hiç deprem olmayacak gibi unutuldu. Fakat doğa hükmünden vaz geçmedi, 27 Haziran 1998’de 6,3’le tekrar vurdu. Bu kez 155 can aldı. Yıkılan ve hasarlanan bina sayısı ise, 6.5 şiddetli Ceyhan Depreminden kat be kat fazla oldu.

Sordum kendime: “Eyyy Çelmeoğlu, İstanbul Depremi oluncaya dek sen anımadın mı 98 Depremini?” Sorum karşısında mahcup oldum ve boynumu omuzlarıma gömercesine bükerek “Yok Vallaha!” dedim.

BİTTİ

1900 YILINDA ANAVARZA SÜTUNLARI: İngiliz kadın Ajan Gertrude Bell, büyük bir ekiple çıktığı Yakın Doğu ve Kilikya’yı fotoğraflama sürecinde Anavarza’da da fotoğraf lar çektirmiş. 119 yıl önce sapasağlam duran sütunlar, 1945 depreminde yerle bir olmuştu.

1905 ÇEKİMİ: Gertrude Bell, her nedense, 1900’dan sonra bir kez de 1906’te Anavarza’da fotoğraf çalışması sürdürmüş. O seridekilerden olan bu fotoğrafta, sapasağlam duran bazilikanın Güney Kapısı görülüyor. Deprem, o binayı da yıkmış.

BUGÜNKÜ ANAVARZA: Ne mutlu bize ki, yavaş yavaş da olsa en az Efes kadar önemli ama ondan çok daha geniş alan üzerindeki Anavarza’da bir süredir kazı çalışmaları yapılıyor. Depremin koparıp indirdiği antik eser parçaları da yavaş yavaş ortaya çıkmakta. Tabii ki tahribatı sadece 1945 felaketine değil, öncekilere de bağlamalıyız.

??????????
??????????
??????????

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor