2007 YAZINDA PALMİYELERİMİZ SİZLERE ÖMÜR BİR BİR ÖLÜYOR!

İKİNCİ BÖLÜM
“Ağaçlar ayakta ölür” derler ya, anladık; öyle ölürler de, aynı cins olanlar peş peşe kuruyup kuruyup ölünce orada durulur!.. Daha doğrusu durulmaz!.. Adana Büyükşehir Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü “Allah, Allah!… Yavu n’ooluyor bu ağaçlara böyle” diye diye başladı kesip kaldırmaya. Kesip kaldırıyor ki, her ne zıkkımın köküyse, hastalık diğer ağaçlara bulaşmasın…
Olmadı kardeşim, olmadı. Bir, beş, on, yirmi, elli boylu-boslu, nazenin gelin duruşlu ağacımız kesildi ama kıran durmadı bir türlü. Ziraatçiler, peyzajcılar kırk tür olasılık üzerinde durdularsa da gerçek illetin ne olduğunu bir türlü bulamadılar.
Kız Enstitüsünün giriş yanındaki devasa ağaçlar da solgun dallarını yere doğru indirmişlerdi. Atatürk Parkındaki 60-70 yıllık süs hurmaları vurgundan nasiplenirken, Ziyapaşa Bulvarının sembol ağaçlarının da neredeyse tamamı ölmüştü. Parklar, Bahçeler Müdürlüğü ağaç kesmeye yetişemez olmuştu. Her ne ise, hastalık kapkara bir felâket olmuş, Adana’mızın üstüne çökmüştü.
KIBRIS’TAN KARA HABER GELİNCE!
Aynı Zamanda Türkiye Belediyeler Birliği’nın Kurucu Başkanı olan Başkan Aytaç Durak Birlik toplantılarından birini Kıbrıs’ta yapmıştı. Orada da palmiyelerin Adana’daki gibi marazlandığını görünce sorup soruşturmuş. İşte, orada, baş edilemeyen esrarengiz bir böceğin varlığından haberdar olmuştu.
Durak Başkan dönüşünde “Bizim Park Bahçe Ekibi araştırıyor ama sen de yurtdışı ilişkilerini kullan bakalım bir sonuç alabilecek miyiz?” dedi. Bu alanda çok güçlü kontaktlarım vardı. MEDCOSTLAND PLATFORMU Birleşmiş Milletler ile Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Akdeniz Kıyılarında Tarımsal üretimi arttırmaya yönelik çalışmaları yöneten çok sayıda bilim insanından oluşuyordu. İki-üç aylık aralarla Akdeniz’de kıyısı olan bir kentte toplanıyordu. Adana Toplantısında ben de platforma Sivil Toplum Temsilcisi olarak kabul edilmiştim. İki sivil üyeden biriydim ve Akademik titrim olmadığından farklıydım. Toplantılarda moderatörlük de dahil aktif çalışmalara da katılmaktaydım. Üyelerin pek çoğunun yakınlığını kazanmıştım.
O muazzam ekipte büyük olasılıkla baş belamızı tanıyan birileri olurdu. Düşüncemi açtım, Başkan, “Yalnız daha önceden Üniversite ve Tarım İl Müdürlüğüyle bir görüşelim” dedi. Öyle de yaptık. Üniversiteden ve Tarım İl Müdürlüğünden üçer temsilci geldi. Toplantı bir saat kadar sürdü. Böcek hakkında pek bilgi yoktu. Sonunda, “Sayın Başkan, bize altı ay süre verin, bir de bütçe tahsis edin, araştıralım” önerisi geldi. Durak, “Altı ay değil, altı gün bekleyecek durumda değilim. Her saat başı bir ağacım ölüyor. İçim yanıyor.” karşılığını verdikten sonra bana dönerek “Sen o dediğini başlat!” dedi.
FAKS DİYE BİR ALETİMİZ VAR!
Büroma geçtim. İnternetle haberleşme başlamış ama ben henüz tanışmamışım. Velâkin elimin altında faks var. Yazıyorsun mektubu, takıyorsun makineye, numarayı tuşluyorsun, hoop iki-üç dakika sonra mektup karşı tarafın makinesinde…
Sanırım 70 kadar bilim insanına faksla ulaşmam bir buçuk günümü aldı.
Yeni bir mektup yazarken İspanya’dan hoca aradı. Az buçuk İspanyolca bilgimden dolayı yemeklerde, gezilerde yan yana olduğumuz kadın lafı uzatmadan “Duyduğum kadarıyla bizim Elche’de sana bilgi verebilecek bir uzman var. Elche Belediyesine ulaşabilirsen uzmanı bulup konuşabilirsin.” dedi.
Sen misin bunu söyleyen. Acemisi olduğum interneti ekrana getirip Elche Belediyesine uzandım. Bir yığın numaradan birini seçtim. Tesadüf olursa bu kadar olur; O kadar numara içinden seçtiğim telefona cevap veren kişi tam da aradığım uzmandı. Şans yüzümüze gülüyordu galiba…
CUMAYA: SAN REMO’DAYIM
ELCHE
DÜNYA MİRASI ELCHE: Elche, İspanya’nın Akdeniz kıyısında şirin bir kent. Asıl özelliği, buradaki 200 bin palmiye. UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilmiş. Kent halkı hurmalarıyla gurur duymakta. Ağaçların bakım ve korunması için de Michel Ferry isimli bir Fransız Uzmanı tam yetkiyle görevlendirmişler. U uzman, bizim için tek yeşil ışık olacaktı.
RF ENSTİTÜ
BAŞKANIN ISTIRABI: Başkan Aytaç Durak peş peşe ölüp kesilen ağaçları gördükçe üzülüyor ve çare önerebilecek her kurumla, her kesle bıkmadan, uzanmadan konuşuyordu. Kız Enstütüsü önündeki ağaçların acıklı haline bakarken bir kez daha “İçim yanıyor” demişti.
RF ZİYAPAŞA 2007
ZİYAPAŞANIN RUHUYDU: 1959’da dikilen süs hurmaları, İstasyon önünden Atatürk Parkı Güney köşesine dek orta refüjdeki muhteşem duruşlarıyla Ziyapaşa Bulvarına ruh veriyorlardı. Katil Böcek bir girişti, pir girişti ve o güzelim bulvar bu hale geliverdi. Fotoğrafı 2007 Aralık başında çekmiştim.