28 DEĞİL DE 27 MAYIS’LA İLGİLİ ANIMI YAZIYORUM

28 Mayıs 2023, ülkemiz tarihinde uzun yıllar önemli yer tutacak çok önemli bir karar günü. Yazıma başlarken henüz sonuçlarla ilgili açıklama yapılmıyordu. Yorum yapamazdım. Ben de, 27 Mayıs’la ilgili anıyı yazmaya karar verdim. Yalnız benim 27 Mayıs’ım, maalesef ülkede ihtilaller dönemini başlatan 27 Mayıs 1960 İhtilâli değil, 1968’in 27 Mayıs’ında yaşanmış olaydır.
Genç adamla genç kız tanışmışlar aylarca arkadaşlık yapmışlar ve sonunda evlenmeye karar vermişlerdi. Genç adam Kadıncık Hidroelektrik Santrali inşaatını yöneten Belçikalı Firmadaki tek Türk çalışandı. Hem yazışma hem de teknik tercümanlık yaptığı için yoğun tempoda çalışmaktaydı. Nikâh öncesi başvuruları iki kez askıya çıkmış, fakat sonuçlanmamıştı. O yıllarda 27 Mayıs tatildi. Bu nedenle üçüncü kez nikâh gününü 27 Mayıs olarak belirlediler.
İKİ EL BİR BAŞ
İÇİN DEMİŞLER
Genç kız ve genç adam fırsat ve olanak buldukça düğün hazırlıklarını yapmaya çalışıyorlardı. Genç adam, kız tarafından da, kendi tarafından da maddi yardıma karşıydı. Zaten nikâhtan sonra, çalıştığı Şantiyedeki lojmanda oturacaklardı. Tek katlı evin balkonu Kadıncık Deresi’ne bakıyordu. Doğanın cömert davrandığı yerdeydi. Kira derdi yoktu. Elektrik ve su da bedavaydı. Düğüne doğru bütçe çalışmalarına zorunlu olarak özen gösterdiler. Tören, Yazlık Gül Bahçesi’nde yapılacaktı. Önce nazlanmış olsa da, Nikâh memuru salona gelmeyi kabul etti. Sahne yönetimini Merhum Mesut Mertcan üstlendi. Konuklara ek ve Pepsi Cola ikramı programlandı. Pepsi birkaç gün önce Adana’ya gelmişti ve ilk kez bu düğünde ikram edilecekti. Coca Cola henüz yoktu.
O GÜN GELDİ ÇATTI
FAKAT GÖK DELİNDİ
27 Mayıs sabahı gökyüzü pırıl pırıldı. On sularında aniden karardı. Koyu gri bulutlar yere doğru yaklaştıkça gençleri endişe basıyordu. Zaten çok geçmedi, müthiş bir yağmur ve dolu bastırdı. Gökyüzü yeryüzünü dövmekteydi adeta. Öyle ki, yazlık salonda düğün hayali o yağmurla gelen sular tarafından silinip süpürüldü. O saatten sonra kapalı salon bulmak söz konusu bile olamazdı. Büyüklerin “Bunda da vardı bir hayır” anlamındaki tesellileri endişeleri dağıtmaya yetmiyor, hatta arttırıyordu…
Saat bire doğru o çılgın ve sinirli hava sakinleşti, bulutlar hızla dağıldı. Gökyüzü koyu mavi atlas gibi parladı. Güneş, az önceki tufanı cezalandırıyormuş gibi sıcak ve güler yüzlüydü. Akşama kalmaz, masalar, sandalyeler kururdu mutlaka. Gençler endişeden kurtulmuştu. İlk akıllarına gelen fotoğrafçıya uğramak oldu.
BELÇİKALI NE BİLSİN!
Düğün gerçekten elit katılımcılarla başladı. En iyi tarafı, ne pistte ne de masalarda çocuk olmamasıydı. Mesut Mertcan orkestrayı da, konukları da coşturmuştu. Cüzdanına davranan, dans edenlere para attıkça orkestra daha bir heyecanla çalıyordu. Bir süre sonra çiftetelliden başlayıp çeşitli oyun havalarına geçtiler. Belçikalı da, düğünlerde para atıldığını duymuş hazırlıklı gelmişti. Deste deste para çıkarıp savurmaktaydı. Ne bilsin zavallı; o paraların yeni evli çifte gideceğini sanıyormuş.
Sonradan öğrenildiğine göre orkestranın ciddi borcu, özellikle Belçikalının yaptıkları sayesinde kapatılmış, üste de para kalmıştı. Şirketin ay sonu masraf dökümü yapılırken, düğünde harcanan para 30 bin Lira olarak yazıldı. Aylık Raporu zaten yeni evli genç adam hazırlamaktaydı. Rakamı görünce şaşırdı, üzüldü.
Şimdi soracaksınız bu kadar ayrıntıyı nasıl öğrendim diye, öyle değil mi? Söyleyeyim, çünkü o genç adam bendim. Önceki gün evliliğimizin 55’inci yılını tamamlayıp 56’ıncı yılına girdik.
Şimdilerde evlenmeye kalkanlara sabır ve kolaylıklar yanı sıra mutluluklar diliyorum.