3 TANEYDİ, DÖRDÜNCÜ (Y) DE OLDU ELHAMDÜLİLLAH

YOLSUZLUK bir, YOKSULLUK iki, YOKLUK üç.. AKP 18 yıl önce toplumun bu üç belası ile mücadele edip üçünün de köküne kibrit suyu dökeceğini her yerde belirtiyordu. Bunlara “Üç Y” diyordu. Biz fani vatandaşlar bu üç hedefin de son derece iyi seçildiğine kanaat getirip “Hadi, inşallah” dedik.
Malum 18 yıl geldiii, geçti. 19’uncu seneye dönerken aklımıza düştü (3 Y)
konusu. Geriye bakmamıza gerek kalmaksızın gözümüzün önünde bulduk üçünü de. “Üçünü” derken ağız alışkanlığıyla yanıldık. Önümüzde 3 değil, tam 4 tane kocaman kocaman Y duruyor.
Tek tek ele alalım:
BİRİNCİ Y, YOLSUZLUK: Dikkat ederseniz, hem yandaş medya, hem de Candaş medya hemen her gün yolsuzluk haberleriyle coşuyor. Bizim bir kelime daha etmemiz son derece lüzumsuz olacak.
İKİNCİ Y, YOKSULLUK: Yaş olmuş 74… Düşündüm, taşındım, geçmişte toplumumuzun yoksullukta bu kadar acı, bu kadar aciz duruma düştüğünü anımsayamadım. İşsizlik zaten yedi başlı canavar olmuş. Şansı olap da çalışabilenlerin pek çoğu asgari ücret ya da bunun biraz üstünde maaşa talim ediyor. Emekliler emekliyor… Kılıçdaroğlu’nun defalarca vurguladığı ve bugüne dek yalanlanmayan sözü içimi kavurmayı sürdürüyor: yatağa aç giren çocuklar…
Aha şu gözlerimle, hem de kaç kez tanık oldum pazar atıklarından nafaka çıkarmaya çalışan kadınlara… Bir de, çöp konteynerlerinde evsel atıklar arsında yiyecek arayanlar var ki, insan, insanlığından iğrenecek duruma düşüyor.
ÜÇÜNCÜ Y, YOKLUK: Haaa, burada durum çok özgün atmosfer altında. “Yok” yok… ne isterseniz bulursunuz. Brezilya’dan gelen tropikal mevyeden tutun, İran karpuzuna kadar, Çin Malından tutun Amerikan malına kadar herb türlü elektronik eşya, İsrail’den tutun, Hollanda’ya kadar her türlü tohum var. Hatta daha önce ihracatını yaptığımız pek çok ürünün ithal edilmişi bol bol sergilenmekte. Velakin, bunları alacak para olmayınca, var’lar da yok oluyor. Hani, çocuk babasına sormuş, “Bir şeyin nerede olduğu bilinirse o şey kayıp sayılır mı?” diye. Babası “Sayılmaz” deyince de, “Ohhh…” çekmiş, “Saatim kuyuya düştü de…” Bizim varlar da o hesap; mal var, alacak para yok. Tuzu kurular zaten tarihin her döneminde, hatta yokluk zamanında bile sıkıntı çekmemiştir, onları ayrı tutuyoruz.
GELELİM DÖRDÜNCÜ Y’YE. ADI “YALNIZLIK”
AKP öncesinde, aramızın bozuk olduğu tek bir ülke yoktu. Ermenistan’la bile üstü kapalı barış havasına girilmiş, binlerce Ermeni kadın bizde çalışmaya gelebilmişti. AKP, 2007’ye kadar, Avrupa Birliği ile fasıl üstüne fasıl müzakerelerini yürütebiliyordu. Suriye Lideri “Kardeşim Esad” olmaktan çıkarılıp “Nusayri Katil Esed” oluncaya kadar bu komşumuzla can-ciğer kuzu sarması durumundaydık. Hatta bakanlar kurulu ortak toplantısı bile yaptık. Avrupa Birliği’nin vizeleri kaldırıldı, kaldırılacak raddelerindeydi. ABD zaten eski dost, yakım müttefik, Rusya da sıcak ilişkiler kurabildiğimiz komşuydu. İsrail, “One minute!” anına kadar her çevrede bizi destekleyen ülkeydi. Eurovizyonda hep 10 verir, Ermeni Soykırımı müzakerelerine karşı dururdu. Arap ülkelerinde Erdoğan’n resmi asılır, her yerde Türk Bayrağı görülürdü.
Şimdi bakıyorum da, o günler, daha doğrusu o yıllar sanki hiç yaşanmamış gibi. Uluslar arası ilişkilerde kopkoyu bir yalnızlığın kucağındayız. Bu dördüncü Y, en az düğerleri kadar can yakıcıdır kanımca.