4 YAŞINDAKİ REMZİ ENKAZ ALTINDA 7 GÜN YAŞAMIŞTI

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

8 Aralık günü akşamına kadar elde edilen bilgilerle yapılmış rapora göre yakın köylerde; Akkapıda 200, Köprü Sokağında (?) 250, Mıdıkta 200, Rıza Çelebide 20, Mihmandarda 20, Şahin Ağada 20, Deniz Kuyusunda 20 Evin olmak üzere, arazilerdeki münferitlerle birlikte 938 ev yıkılmış, 3212 kişi açıkta kalmış. Kızılay, bu köylere ekmek yetiştirebilmiş.  Tuzla Bölgesi ve nehir kıyısındaki köylere henüz ulaşılamadığından bilgi alınamamış.

Kent içinde önde gelen celep ve kasaplar ise kayıplarını şöyle bildirmiş: Kekeç Mehmet 400, Kasap İsmail 100, Kasap Abdullah 300 olmak üzere 930. Sonraki bulgularda ise en az 0n bin hayvanın telef olduğu hesaplanmış.

Sular çekildikten günler sonra alınabilen haberler, kent merkezi ve ova köylerinde yıkılan veya ağır hasar gören bin kadar konut saptandığını gösteriyordu. Can kaybı ise korkulandan azdı ve üçüncü gün raporuna göre  50’ye yaklaşmıştı. Kayıpların sayısı da az değildi. Bir kısmının da sonradan cansız bedenleri bulunmuştu.  Felaketin çeşitli etkileriyle hastanelik olan vatandaşlardan da bazıları yaşam savaşını yitiriyordu. 9 Aralık tarihli Cumhuriyet gazetesine göre selden zarar gören vatandaş sayısı 8000’i bulmuş, 1500 ev de tamamen harap olmuştu. Eldeki belgeler farklı rakamlar verdiği için can kaybı konusunda daha fazla bilgi veremiyorum.

YEDİ GÜN SONRAKİ İNANILMAZ MUCİZE!

Azrail’in elinden inanılmaz biçimde kurtulanlar için “Öldürmeyen Allah öldürmez” derdi büyüklerimiz.  Bu deyişe cuk diye oturan bir mucize, 6 Aralık 1936 Sel Felaketi sürecinde de yaşandı. Dört yaşındaki Remzi, beş kurbanın çıkarıldığı yıkıntı altında; soğuğa, açlığa, susuzluğa dayanarak 7 gün yaşadı.

Mucize Çocuk Remzi’nin talihsiz babası Ahmet Vardı, başına gelenleri gazetecilere şöyle anlatmıştı: Maraş Mebusu Kemal Kusun’un odacısıyım. Bazı işlerimi halletmek üzere selden birkaç gün önce ailemle vedalaşıp köye gittim. Adana’yı sel bastığını duyduktan sonra içim içime sığmadı ama sular yüzünden yola çıkamadım. Nihayet selden 7 gün sonra bu sabah erkenden ulaştığım Sugediği Mahallesindeki evim yıkıntı halindeydi. Komşulara ailemin durumun sordum, kimseyi görmediklerini söylediler. Endişelendim, yıkıntıya dönüp bulduğum kazma ile karıştırmaya başladım. Birden bire karşıma kız kardeşimin cansız bedeni çıktı. O an dizlerimde derman kalmamış gibiydi. Etrafta yardım istedim. Komşular da koşuştular. Bu kez önce annem, ardından iki çocuğumla sarmaş dolaş vaziyette eşimle karşılaştık. Ailemden 5 kişi yaşamın yitirimişti. Altıncı ferdimiz 4 yaşındaki Remzi’den de ümidi kesmiştim. Onu da ararken cılız bir ses duyan komşularımız o tarafa gittiler. Ben de peşlerinden gittim.  Biraz uğraştıktan sonra, Remzi’yi, ocağın yanıbaşında oturmuş bana bakarken görüp kucakladım. O an, içimi kavuran korkunç ıstırabım az da olsa hafiflemiş gibiydi.

Küçük Remzi komşular tarafından alındığı evde önüne konulan yiyeceklerle karnını iyice doyurmuş. Yeyip içtikten sonra, sapasağlam olduğu görülmüş. Baba Ahmet ise, saatlerce sokaklarda serseriler gibi dolaşırken gazeteciler tarafından bulunmuş. Bu arada, defin işini belediye yapmış. Ahmet, “Biricik yavrumu alıp köyme döneceğim. Gayri buralarda yapamam” demiş.

Aynı gün, hastanedeki bir yaralı yaşamını yitirirken bir cansız beden de selin oluşturduğu gölde bulununca, sel kurbanlarının sayısı 46’ya yükselmiş oldu. Kayıp dört kişiden ise o gün itibariyle haber alınamamıştı.

PAZARTESİ: ATATÜRK’TEN 10 BİN LİRA YARDIM

 

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor