BORÇ YÜKÜ DAĞ GİBİ ARTTI, VATANDAŞIN GELECEĞİ İPOTEK ALTINDA

AKP’nin plansız, istihdam yaratmayan ve sadece rant üretimine odaklanan politikaları yüzünden, kamu ve özel sektörü yüksek borca, sürdürülemez bir rotaya itmiştir.
Vatandaşlar krediler ve kredi kartları ile borçlanarak tüketmeye teşvik edilmiş; verimsiz ve katma değer yaratmayan, ithalata bağımlı, özel sektörü ve kamuyu borç altına sokan politikalar yürütmüştür.
Bu durum 2021’de derinleşen kur krizine ve yoksullaşmaya neden olmuştur. Pahalılık ve kur şokları yüzünden düşük ücretlerle geçinemeyen yurttaşlar, temel ihtiyaçlarını karşılamak için dahi borçlanmaya mecbur kalmışlardır.
2002 yılında bireysel kredi kullanan yurttaşların sayısı 1.275.000 kişiyken, bu rakam 2021 yılı Aralık ayı itibarıyla 34.800.000 kişiye yükselmiş. Kişi başına ortalama kredi borcu 30.000 TL olmuştur.
2021 Kasım ayı itibarıyla bireysel kredi borçları toplamı tarihte ilk defa 1 trilyon TL’yi geçmiştir. Yalnız ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borçları toplamı 686 milyar TL olmuştur.
Bankalara borçlanabilir nüfusun en az %80’inin borçlu hale geldiği ortaya çıktığı görülmüştür.
Artan hayat pahalılığı, enflasyon ve düşük gelirler nedeniyle yakın çevresine borçlananlarda eklendiğinde, bu oran toplumumuzun %90’nını aşmaktadır.
Yurttaşlarımız ve ekonomimiz sağlıksız bir borçlanma girdabına girmiştir.
Ocak-Aralık 2020 dönemiyle Ocak-Aralık 2021 dönemi arasında kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişilerin sayısı %84, bireysel kredisini ödeyemeyen kişilerin sayısı ise %211 oranında artmıştır.
Yoksulluk salgını aileleri sarsıyor!..
Saray’ın yanlış politikaları sonucunda Türkiye; Cumuhuriyet tarihinin en yüksek işsizlik rakamlarıyla, çarpık gelir dağılımıyla, yükselen döviz kurlarıyla ve devasa borçlarla yüz yüze kalmıştır.
Gelişmiş ülkeler, pandemi sonrası gelir ve istihdam kayıplarını telafi etmek ve eşitsizlikleri gidermek için ardı ardına vatandaşlarına yönelik destek paketleri açıklarken; Tek kişilik saray hükümeti vatandaşlarına en az nakit yardımı yapan ülkeler arasındadır.
Zengin ülkeler vatandaşlarına GSYİH’nin yüzde 12.7’si düzeyinde nakit harcama ve gelir desteğinde bulunurken, orta gelirli ülkelerde %3.6; yoksul ülkelerde ise %1.6 oranında destekler verilmiştir.
Türkiye’de saray hükümeti ise nakit harcama ve gelir desteği olarak milli gelirin yalnızca %1.1’i kadar, yani yoksul ülkelerin bile altında bir pay ayırmayı layık görmüştür.
Çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar, kırılgan ve dezavantajlı gruplar pandeminin getiridiği tüm ekonomik olumsuzluklardan orantısız biçimde etkilenmiş, milyonlarca düşük ücretli çalışan insanımız temel ihtiyaçlarına bile ulaşmakta güçlük çekmişlerdir.
Bu yüzden Türkiye’de yoksulluk nedeniyle sosyal yardımlarla geçinen hane sayısı 2019 yılında 3.282.000 iken bu rakam 2022 yılında %100’den fazla artışla 6.630.000 bin hane olmuştur.
Hiç geliri olmadığı, ya da yeterli geliri olmadığı için Genel Sağlık Sigortası devlet tarafından ödenen kişi sayısı 2020 yılı sonunda 7.826.000’ken Ocak 2021’de 8.295.000’e ulaşmıştır.
Yani sadece bir ay içinde 50.000’e yakın yurttaşımız Genel Sağlık Sigortası primini kendi ödeyemeyecek kadar yoksullaşmıştır.
Doğalgaz bulan, uzaya yolcu taşıyan, otomobil üreten ülkemde Genel Sağlık Sigortası’nı ödeyemeyecek kadar yoksullaşan insanlara sahip çıkmak zorundayız öncelikle.