MUSTAFA KEMAL, 31 EKİM SABAHI ADANA’DAKİ GÖREVİ DEVRALIYOR

İKİNCİ BÖLÜM
Mustafa Kemal Paşa, Suriye cephelerinde, General Liman Von Sanders’e bağlı olarak 7’inci Ordu Komutanıydı. Gelen emirle, Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan Komutanın yetkisini eline geçirecekti.
Mustafa Kemal Nutuk’da, 31 Ekim 1918 tarihinde Adana’ya gelişini şöyle anlatmaktadır:
“Grup Karargâhı Adana şehri içinde büyücek bir oteldeydi. Liman Von Sanders’le kurmayını bu otelde buldum. Yedinci Ordu Karargâhı’ndan bu heyetle buluşuncaya kadar otomobille, gece-gündüz, uyumaksızın, bozuk ve fena yollar üzerinde uzun bir yolculuk yapmıştım. Uzun bir yol, diyorum. Bu uzunluğun ne olduğunu Kaime’den (Katma) Adana’ya giden kara yolunu harita üzerinde pergelle ölçerseniz, daha doğru anlamış olursunuz.
Niçin bu kadar acele ediyordum, bunu açıklamak güçtür. Hatıra gelebilir ki, bu acelenin nedeni, Ordu Komutanı bulunan bir genç generalin ordulardan kurulu bir guruba komutan atanmış olmasından doğan bir sevinçtir. Oysa bu yargı savaş başında bu çeşit olup bittilere ulaşmamış olanlar için doğru olabilir. Çünkü böyle büyük kuvvetlerle vatana onurlu ve tarihsel görevler yapmak umudu, insana çok kuvvet ve zindelik verecek etkenlerdir. Fakat savaşın sonunda, yıkım ve perişanlık görüntüleri karşısında, aynı yargıyı yürütecek mantık sahibi bulunmaz, sanırım.
O halde beni çok yorgun düşüren bu acelenin sebebi ne idi?.. O zamanki duygularımı olduğu gibi aktarmak güç olmakla birlikte, şu kadarını hatırlıyorum ki, bir an önce Adana’ya ulaşmak, güney cephelerine daha egemen bulunan kuvvetlerin başında olarak, İstanbul’la aracısız konuşmak, görüşlerimi uygulamak için elverişli bir fırsat olacağını sanıyordum. Bu sanımda ne ölçüde doğruluk olduğunu bundan sonraki olaylardan anlayacaksınız. Umutlarımın boşa çıktığını görürseniz, bunun nedenlerini, inceleyebilecek kadar belgeyi de size vereceğim.
Mareşal Liman von Sanders’in karargâhında, büyük bir incelik ve özen içinde dinlendirildim.
Şimdi yalnız Liman von Sanders’le ben, onun komutanlık bürosundayız, ikimiz bir masada, karşılıklı, ayaktayız. Liman von Sanders, doğal inceliği ve terbiyesiyle, fakat çok dokunaklı bir dille, bana şu tümceleri söyleyerek komutayı bıraktı ve verdi.
‘Ekselans!.. Siz savaş cephelerinde, Arıburnu’nda, Anafartalar’da çok yakından tanıdığınım komutansınız. Aramızda belki, -gerçi- olaylar, olgular oldu, fakat sonunda bunlar bizi birbirimize daha iyi tanıtmış oldular. Yürekten dost olduğumuzu sanıyorum. Bugün, Türkiye’yi bırakmaya zorlanırken, buyruğum altındaki orduları, Türkiye’ye ilk geldiğim zamandan beri beğenmekte olduğum bir komutanına veriyorum. Bu genel yıkım içinde bahtsızlık duymamak olası değildir. Ben, yalnız bir şeyle avunuyorum, komutayı size bırakmak ve vermekle… Bu dakikadan başlayarak buyruk sizindir, ben sizin konuğunuzum.’
Mareşal’in dokunaklı sözleri, beni de duygulandırdı. Hiçbir karşılık vermedim, sadece ‘oturalım’ dedim. Karşı karşıya oturduk, birer sigara yaktık ve benim ricam üzerine o, birer kahve de ikram etti. İkimiz de durgun, birbirimize bakıyorduk.”
YARIN: UYKUSUZ PAŞA İŞE GİRİŞİYOR