ŞU KARANLIK SABAHLAR ‘SABAH’ SAYILABİLİR Mİ?

Şafaktan hayli önce, saat beş buçuk… Ezanın okunmasına yarım saatten fazla var.  Anne ilkokul öğrencisi iki çocuğunun yattığı odaya buruk duygularla girdi. Kızı da, oğlu da mışıl mışıl uyumaktaydı. Uyandırmak için önce kıza yanaştı. Kıyamadı. Dönüp oğluna baktı, belki de gördüğü rüya nedeniyle gülümsüyordu. Birkaç dakika bekledikten sonra uyandırmamaya dikkat edercesine okşamaya başladı yavrularının yanaklarını. Sonra da, birer birer,  yanaklarına, alınlarına yumuşacık öpücükler kondururken içinde kabaran öfke dudaklarına erişti, “İnsaf be, insaf!..” dedi, “Bu sabi-sübyan bu kadar erken uyandırılır mı?”

Çocukların mırıldanma ile sızlanma arası seslerinde ağıtın arifesi vardı sanki… “Offf ne anne, daha gecenin yarısı… Kahvaltı yapmasak olmaz mı? Bari yarım saat daha uyusaydık!..” Anne, yüreğinde, bir noktada yara açılmış da kan boşalmış gibi acı duygularla ikisinin de saçlarını, yanaklarını okşadı bir süre. Yavaş yavaş giyinmelerine yardımcı oldu. Oğlan iki bacağını da pantolonun tek paçasına sokmaya çalışırken ayakta uyuyor gibiydi. Anne çömeldi, pantolonu giyinmesine yardımcı oldu.

Kahvaltı masasına ulaştıklarında bile uykunun ağırlığı gözlerinde, mimiklerinde durmaktaydı. Anne, “Hadi artık, mızmızlanmayı bırakın da birkaç lokma yemeye çalışın…” derken beyninde “Bu nasıl insaf, bu nasıl vicdan?” soruları dur-durak bilmeden tekrar etmekteydi. Kalbindeki yaradan fışkıran kan giderek ısınmış kaynama noktasına yaklaşmış gibiydi sanki…

YAZ-YAZMA SAATİ

Vallahi ben hâlâ anlayabilmiş değilim yaz saatinin kışın da uygulamaya alınmasının nedenini. Resmî açıklamalara göre enerji  tasarrufu için yapılıyormuş. Elektrik mühendislerine bakılırsa, tam tersi, tasarruf değil israfa neden oluyor. “Devlet baba elbette her şeyin iyisini bilir” derdim eskiden, artık diyemiyorum. Evimiz iki semt pazarı arasında. Tezgâhlar toplanırken sığırcıkları andırır gibi sebze-meyve atıklarına üşüşen kadınları, çocukları gördüğüm için “Her şeyi iyi bilmiyormuş” demeye başladım. Son dönemlerde, zorunlu harcamaları yaparken ciddi tasarruf hesaplarına dalınca “Bazı şeyleri belki iyi bilir” demek geliyor içimden. Yanılıyor olabilirim, bilmiyorum…

Kendi enerji giderlerim üzerinden değerlendirince, yaz saatinde inat etmenin israfa yol açtığına inanıyorum. Elektrik mühendislerine inanıp inanmama ikilemi içinde eş-dost, hısım-akraba,  kim rast geldiyse sordum; hepsi de, “İsraf ve işkence” sözcükleriyle cevapladı. Öğrenci aileleri için durum çok daha acı… Karanlıkların ortasında sabah olduğunu kabullenmek zor ötesi, inanılır bulunmuyor. Soğukların yakmaya başladığı şu günlerde ayazda ve karanlıkta okul yoluna düşen bebeleri içimi parçalıyor. Huzursuz ve küskün, kötümser düşünceler içinde kula giden yavrucakların sınıftaki halini merak ettim, 25 yıllık öğretmen olan kızıma sordum; ilk derste uyuyanları sayısı hayli fazla oluyormuş.

Dert bir değil, elvan elvan… Elde-avuçta  olmadığı için kahvaltı hazırlayamayan aile çocuklarını düşünmek resmen sızılar kaynağı. Çocuk aç, üşüyor ve uykusuz… Beslenme çantası ise… Biraz daha yazarsam katıla katıla ağlayabilirim. Durdum.  Fakat yine soruyorum: koyu karanlık zamanda sabah olur mu? Biz ilkokuldayken galiba şöyle bir şarkı öğrenmiştik:

Kalk artık sabah oldu,

Her taraf sesle doldu,

Güneş doğdu ufuk açtı

Okul vakti yaklaştı…

Biz öyle öğrendik, öyle belledik; sabah dediğin vakit güneş doğunca başlarmış…

 

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor