OLAN ÇOCUKLARA OLUYOR!

Boşanmalarda arada kalıp en çok yıpranan taraf ne yazık ki çocuklar oluyor. Oysa ruhen sağlam ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek için atılacak her adım büyük önem taşıyor. Bunun yanı sıra ‘çocuk olduğu için’ sürdürülen mutsuz evlilikler de çocuğun, ilişkilere karşı yanlış bakış açısı kazanmasına yol açıyor.

Evliliklerde her ne kadar da taraflar arasındaki çatışma, çocuklara yansıtılmaması gerekse de çocukları çatışmadan uzak tutmaya engel olunamayan bazı durumlar olabiliyor. Çocuklar, evliliklerde tartışma ortasında kalabiliyor, tartışmalar ile büyüyebiliyor ya da diğer ebeveyne karşı silah olarak kullanılabiliyor. Bu durum çocuk açısından psikolojik travma ve yaralara yol açabilir, ileride çocuğun sosyal çevresine kadar etki edebilmektedir.

Günümüzün en temel problemlerinden bir tanesi de yıkılan yuvaların getirmiş olduğu mağduriyetler… Anne ve babaların bir çoğu tek celsede boşanabiliyor. Bazı çiftler 1 haftalıkken, bazıları 1 yıllıkken, bazıları da 10 yıllık bir yuvayı 5 dakika süren bile sürmeyen mahkeme celselerinde boşanabiliyorlar.

Tabi anlaşamayan çiftler için ayrılmak, boşanmak en doğru seçenek… Buna kimsenin bir sözü olamaz. Fakat yıkılan ailelerde olan çocuklara oluyor. Her hali ile sıcak bir yuvanın özlemiyle büyüyorlar. Somut anlamda da birçok konuda mağdur oluyorlar.

Mesela annesi ve babası boşanan çocuklar arkadaş ortamından uzlaşıyor… Bunun sonucunda içine kapanık, hayata olumsuz bakan bireyler olarak karşımıza çıkabiliyor. Ayrıca okula giden çocukların eğitim hayatlarında başarı oranları düşmeye başlıyor. Tabi bazı çocuklar hiç okula gidemiyor. Malum artık veliler çocuklarını istedikleri okullara kaydettiremiyor. Çocuğun ikameti Adrese Dayalı Okul Kayıt Sistemi’nde neresi görünüyorsa o adrese en yakın okulda kaydı çıkıyor.

İşte tam da bu konuda pek çok çocuk maalesef mağdur oluyor. Boşanma davalarında mahkemeler çoğunlukla küçük çocukların velayetini annelere bırakıyor. Fakat bir süre sonra çiftler yeni evlilikler yapabiliyor ve genellikle anneler evlendiklerinde yanlarındaki çocuklarını yeni eşleri kabul etmiyor. Bu nedenle de çocuğunu babasına vermek zorunda kalabiliyor. Aslında çocuğunu veriyor vermesine ama velayetini vermiyor. Yani resmiyette tüm sorumluluklar yine annede oluyor.

Bu durumda çocuk büyüyüp okul çağına geldiğinde babası evladını okula yazdıramıyor. Çünkü, çocuğun velayeti annesinde olduğu için babasının onayı çocuğunun okula kaydolmasına yetmiyor. Çünkü çocukla ilgili verilmesi gereken tüm kararları annesi vermesi gerekiyor. Bazı anneler ise bu konuda bencil, acımasız ve inatçı olabiliyor, bu durumu bir intikam aracı görebiliyor.

Aslında burada yasalardaki bazı boşluklar ve bu boşluklar özelikle 18 yaşından küçük olan çocukları mağdur edebiliyor. En başta özellikle yaşları ne olursa olsun çocuklar anne ve babalarını boşandıklarını gizleme gereği duyuyor ve bunu yaparken de sosyal açıdan olumsuz etkilenebiliyor. Sonrasında eğitim çağlarına geldiklerinde anne ve babalarının boşanmış olmasının eksiğini daha derinden yaşamaya başlıyor.

Eşler anlaşamayıp boşanabiliyorlar. Bu gayet doğal bir durum olabilir. Ancak yazının tamamında da belirtildiği gibi bu süreç eğer ortada çocuk/çocuklar var ise daha kontrollü yürütülmesi gereken bir süreç oluyor.

Çocukların bu durumda hasarsız kurtulmaları ve ilerleyen dönemleri daha huzurlu geçirebilmeleri adına anne ve babalara büyük görevler düşüyor. Bu nedenle çocukların arada bir oraya bir buraya savrulan kişiler olmamaları için, zarar görmemeleri için anne ve babaların bütün zaaflarını, inatlarını, hırslarını bir kenara koymaları mantık çerçevesinde hareket ederek çocuklarının zarar görmelerini engellenmeleri anne babalık görevidir.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor