RAHİM AĞZI KANSERİNİ TAMAMEN YENMEK MÜMKÜN
HABER: AYŞE TOPAK
ADANA (BÖLGE)-Dünyada serviks kanseri en sık görülen kadın kanserleri arasında bulunuyor. KETEM verilerine göre Türkiye’de en sık görülen 9’uncu kanser olarak öne çıkan rahim ağzı kanseri, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yüksek sıralarda yerini alıyor.
Erken tanı ile tamamen iyileşmenin mümkün olduğunu vurgulayan Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ece Esin, serviks kanseri hakkında detaylı bilgi aktardı.
Genel olarak genç ve orta yaşlı kadınlarda görülen serviks (rahim ağzı) kanseri, geç evrede tespit edildiğinde tedavisi güç olurken, erken teşhis edildiğinde tam olarak iyileşebilen bir hastalık öne çıkıyor.
Rahim ağzı kanserinin köken olarak yüzde 99.7 oranda bir virüs ile ilişkili olduğunu dile getiren Bayındır Söğütözü Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ece Esin, “HPV olarak bilinen insan papilloma virüsü en sık cinsel yolla, insan salgısının teması yoluyla bulaşıyor. İnsanlarda kansere yol açan birçok virüs bulunmaktayken, HPV en çok rahim ağzına yerleşiyor. Kırktan fazla tipi olan bu virüsün yaklaşık 15 cinsinin kansere yol açtığı biliniyor. Özellikle HPV 16 ve 18, tüm serviks kanserlerinin yaklaşık yüzde 70’inden sorumlu tutuluyor. Ayrıca bu virüs kadınlarda ve erkeklerde genital bölgede yerleşerek siğil oluşumuna, anüs bölgesine yerleşerek yine siğil oluşumuna ve anüs kanserine, boğaz bölgesine yerleşerek ağız-boyun kanserlerine sebebiyet veriyor” dedi.
VAJİNAL KANAMA ŞİKAYETİNİZ VARSA DİKKAT!
Serviks kanserinin yavaş ve sinsi olarak geliştiğini belirten Doç. Dr. Ece Esin, “Serviks, bulaş sonrası kanser gelişimine kadar ciddi bulgu vermeyebiliyor. Yine erken aşamalarda vajinal kanama, cinsel ilişki sonrası kanama, kanlı akıntı, kötü kokulu vajinal akıntı en sık görülen erken dönem şikayetler olarak sıralanıyor. Hastalık ilerledikçe alt karın ağrısı, idrar yaparken baskı hissi, idrarı tam boşaltamama, idrarda kan görme gibi ek bulgular ortaya çıkabiliyor. Serviks kanseri için en sık etken HPV olarak biliniyor. Erken yaşta cinsel hayatın başlaması, çoklu cinsel partnere sahip olma, HPV taşıyıcısı cinsel partner ile ilişki, erken yaşta doğum yapma ve çok doğum yapma, bağışıklık sisteminde baskılanma, başka cinsel yolla bulaşan hastalık kapmış olma HPV ile bulaş riskini ve HPV’ye bağlı serviks kanseri riskini artıran faktörler arasında yer alıyor. HPV’den bağımsız olarak sigara içiciliği, uzun süre doğum kontrol hapı kullanımı da risk teşkil ediyor. Kondom kullanımı kadınlarda serviks kanserini %100 önlememekteyken, partneri sünnetli olan kadınlarda serviks kanserine daha az rastlanıyor” ifadelerinde bulundu.
SERVİKS KANSERİNDE İKİ TARAMA YÖNTEMİ BULUNUYOR
Serviks kanserinde HPV’nin yarattığı hasarın tek aşamada gerçekleşmediğini ve zaman aldığını söyleyen Doç. Dr. Ece Esin, “Kanser gelişme aşamaları zaman aldığı için serviks kanserinde erken tanı şansının yüksek olduğu görülüyor. Erken tanı ile hastalık şikayet oluşturmadan, vücuda yayılmadan, kolayca ve az zahmetli şekilde tedavisini sağlamak amaçlanıyor. Serviks kanserinde tarama amaçlı kullanılan 2 test bulunuyor. Bunlardan biri pap smear testi diğeri ise HPV tayini testi olarak biliniyor. Pap sürüntü testi kadın doğum muayenesi esnasında rahim ağzından ağrısız şekilde ince bir fırça ile hücrelerin alınıp uygun ortamda mikroskop altında incelenmesine dayalı gerçekleştiriliyor. HPV tayini ise yine aynı anda farklı bir fırça ile alınan dokuda HPV varlığı ve varsa cinsinin tespiti ile yapılıyor. Bu tarama testleri ile şüpheli bir durum ortaya konulur ya da HPV testinde özellikle yüksek kanser riski taşıyan HPV 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, and 68 tipleri saptanacak olursa ikinci aşama kolposkopi denen yöntemle serviksin incelenmesine dayanıyor. Kolposkopinin ehil ellerde, deneyimli bir jinekolog onkolog tarafından yapılması, tanı konulması ve hatta çok erken lezyonların tedavisinde çok önem taşıyor. Serviks kanseri ameliyat edilebilecek aşamada saptandığında tamamen iyileşiyor. Ancak ameliyatın doğru yapılması hem hastalığın doğru tedavi edilmesi için hem de ameliyat sonrası yaşanabilecek kalıcı hasarların önlenmesi için önem taşıyor. Ameliyat için uygun olmayan daha ileri evrede saptanan serviks kanserinde tedavi radyoterapi ve beraberinde verilen kemoterapiye dayanıyor. Bu aşamada yapılacak ışın tedavisi diğer organları koruyacak şekilde tümörlü dokuya etki edecek şekilde ayarlanıyor. Ancak beraberinde verilen kemoterapi ışın tedavisinin etkinliğini, faydasını katlandırarak tüm tümörlü hücrelerin ölmesine yardımcı oluyor” diyerek tarama ve tedavi yöntemlerini aktardı.
HPV AŞISI 11 YAŞINDAN İTİBAREN UYGULANABİLİYOR
HPV’ye karşı aşılamann hem kadınlara hem erkeklere önerildiğini belirten Doç. Dr. Ece Esin, “Kız ve erkek çocuklarında 11-12 yaşında aşılamaya başlanması ve 2 doz olarak uygulanması öneriliyor. 13-15 yaşından sonra yaş sınırı olmaksızın uygulanabiliyor ancak 3 doz olarak yapılması gerekiyor. Daha önceden HPV tanısı koyulması, cinsel hayatın başlamış olması, erken kanser tanısı olmak, serviks kanserinden iyileşmiş olmak HPV aşısı olmaya engel teşkil etmiyor. Çünkü birçok HPV tipi bulunuyor ve aşılar birçoğuna karşı ayrı ayrı koruma sağlıyor” diyerek sözlerini noktaladı.