ÖNÜMÜZDEKİ İLK SEÇİMİN DEĞERLENDİRİLMESİ (2)

AKP deneyiminin bırakacağı MİRAS’ın etki ve sonuçları hiç şüphesiz çok daha derin ve kapsamlı olacaktır.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın dünya politika sahnesinde ne yöne döneceğienin belirsizliği güvensizlik yaratmaktadır.
AKP iktidarının yaşandığı 20 yılda kurulan düzenin ayyuka çıkmış yolsuzluklar, dehşetengiz mafyetik bağlantılar içinde ülkeyi içine soktuğu ekonomik kaosun sonucu AKP iktidarının seçim yenilgisi ertesinde, sadece Türkiye değil tüm İslam dünyasında yaygın bir hesaplaşma ve dine karşı tepki dalgasını pekala tetikleyebilir.
İran’da çeyrek yüzyıldır rejimin sert duvarlarına çarptıkça gerilmekle birlikte sinmeyen-bitmeyen Reform taleplerinin ve tepki dalgasının son kabarışını üç-dört hafta boyunca; onlarca cana malolan devlet terörü ile önleyemeyen İran, teokrasisinin bıkkınlık verecek durumunu yaşıyor.
Önümüzdeki seçim konusuna dönersek; işaret etmemiz gereken ikinci husus, AKP ve MHP’nin çok az farkla da olsa kaybedilmiş bir seçimden sonra ayakta kalmalarının pek de mümkün olmayacağıdır.
Kaflaşmışlıkları ile böyle bir yenilgiyi kaldırmaları mümkün değildir ve dolayısı ile açık bir yenilgi halinde hızla çökmeye sürükleneceklerdir muhtemelen.
Bu bakımdan seçimi kazanması halinde muhalefetin AKP+MHP blokunun devlet aygıtındaki yığınaklarına da yaşlanarak göstereceği direnişten ziyade, bu çöken ve dağılan parçaların kendilerine yamanma çabalarına ilişkin tavır üzerinde kafa yorması gerekiyor.
Şüphesiz şimdiden yapılan seçim galibiyeti sonrası hesaplaşmada kendisini yeni iktidarın ikinci büyük ortağı konumuna yerleştiren İYİ Parti bu yamanmaların ilk adresi olacağını bilerek, bunu iktidardaki ağırlığını artırmak için bir koz olarak kullanmaya elbette yatkındır.
Bunu bir veri saydığımızda, seçim sonrası yeni iktidarın icraat planının odağına yerleştirilmesi şart olan -kadim devlet geleneğimizin sonuncu varış noktası- “AKP+MHP devletini” o geleneği geride bırakmış bir herkesin devletine dönüştürmek görevinin ciddi bir handikapla karşı karşıya olacağını kestirmek zor değildir.
Bu handikabı aşabilmek ise ancak muhalefetin seçim galibiyetine kitlesel bir demokratik hareketlenmenin eşlik etmesiyle ve bunun olmazsa olmaz koşulu ve bileşen olarak HDP’nin ve Kürt halkının çoğunluk iradesi kimliği ve konumuyla yeni devlet ve düzeninin inşaası faaliyetine her biçimden katılımını öngören adımların şimdiden atılmasıyla mümkündür.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Kürt halkının desteği olmasaydı Adana Büyükşehir ve Seyhan ilçe belediyelerini CHP’nin kazanma şansı var mıydı?
Yine Mersin-Antalya-Hatay-İstanbul seçimlerinin kazanmamızdaki varlıklarını unutmak akla vefasızlık olmaz mı?
Bu nedenle önümüzde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde kilit partisi HDP ve Kürt seçmenidir. HDP ile görüşmeyi içselleştirmeyenler parlamentoda aynı çatı altında olduklarını unutmasınlar.
Biz onlarla Misak-ı Milli sınırlar içerisinde binlerce yıldan beri kardeş iki millet gibi bir ve beraberiz.
Et ve tırnak gibi olmuşuz.
Kız alıp kız vermişiz…
Bu gerçeği göz önüne alarak HDP gerçeğini içselleştirmek bu topraklarda nefes alan herkesin olmazsa olmazıdır.
Dolayısıyla şu aşamada gözlerin muhalefetin en büyük bileşeni CHP’yi ve onun seçime Cumhurbaşkanı adayı olarak gireceği artık kesinleşmiş sayacağımız genel başkanına çevrilmesi doğaldır.
Onun ve partisinin, parti aygıtında ciddi şekilde HDP’yi dışlayan bir yapılanmayı, onları da içselleştirerek süreci seçim galibiyetine ve seçim bunlarsız kazanılamaz algısını yönetmesi gerekiyor!..
