BİLİME İNANMALIYIZ

Yeraltından geldi ölüm.
Lakin suçlu her zaman olduğu gibi yine yerüstünde yaşayanlar.
Ülkece enkazın altında kaldık, acılar sardı her yanımızı.
Hemen herkes ya bir yakınını ya da tanıdığı bir ismi kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı.
Parti değil ama siyasetin konusu olmalı bu yaşanılanlar.
Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğiyle yaşayıp tedbirler almalıyız.
Denetim mekanizmaları siyasi rantlara kurban edilmemeli.
Allah’ın takdiri diyerek işin içinden sıyrılmak bundan sonra yaşanacak acılara zemin hazırlamak demek.
Bilimin ışığında ilerlemek, teknolojiye ayak uydurmak lazım…
Yerle bir olan Hatay’da ayakta duran, adeta ders niteliğinde olan simge bir bina var; Hatay İnşaat Mühendisleri Odası…
Tüm heybetiyle ayakta duruyor.
Çünkü mühendisler bilimin ışığında yüksek teknolojiye ve bölgenin deprem gerçeğini göz önüne alarak inşa etmişler.
Ve sonuç; sağında solunda, önünde arkasındaki tüm binalar toplu mezarlara dönüşürken, İnşaat Mühendisleri Odası binası sanki bilimin temsilcisi gibi etrafa ışık yayıyor…
Önce yaralar sarılmalı, insanların başlarını sokabilecekleri sağlam konutlar inşa edilmeli.
Sorasında deprem gerçeğine uygun yaşamak ülke politikası haline getirilmeli.
Parti meselesi değil, ulusal politika olmalı deprem tedbirleri.
Dikilecek bir bina olağanüstü denetimlerden geçirilmeli.
Bir kurum görmezden gelirse, başka bir kuruma takılmalı…
Eğer zihniyet değişmezse, daha çok acılar yaşanır, hamasi nutuklar atılır.
Doğayla baş etmek mümkün değil.
Depremler olmasa zaten yaşam olmayacak.
Dünyanın yaşaması için bu doğal olaylar olmaya devam edecek…
Zekasıyla var olan ve türünün sürmesini sağlayan insan için, depreme dayanıklı konut yapmak çocuk oyuncağı.
Nitekim bunu başaran ülkeler var.
O halde biz de yapabiliriz.
Bugüne kadar yaşanılan acılardan ders çıkarıp yönümüzü bilime dönmeli, bilim insanlarına kulak vermeliyiz.
Gerisi laf-ı güzaf…