CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMAKTAN VAZ GEÇTİM!

Cumhurbaşkanlığına aday olmayı kafama koymuş, hatta gizli gizli nutuk provaları yapmaya başlamıştım. Kürsüde konuşacaklarımı da ezberlemiştim. Diyecektim ki; “Eyyy vatandaşlarım…” diyecektim, “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, görün o zaman isilikle, uyuzlukla, kulunçla, mayasılla nasıl mücadele edilir, nasıl başa çıkılır…”
Aslında, İkinci Dünya Savaşının felâket olup tepemizde patlamaması için ekmeğin karneye bağlanmasının son derece yerinde karar olduğunu en iyi bilenlerden biriyim. Fakat kürsüye çıktığımda, lâfı kıvırıp bile bile inkâr edip siyasi geçmişten hinliğine örnekler verecektim. Örneğin örneklerden biri şöyle olacaktı: “Bu CEHAPE var ya bu CEHAPE, bu memleket evlâdına ekmeği karneyle yedirdi. Bunlar sabah karne düşünür, akşam karne düşünür… Karneci bunlar, karneci…”
İkinci örneği de AKAPE’den verecektim. AKEPE değil de AKAPE diyorsam, CEHEPE’ye CEHAPE dememdendir. AKAPE için de diyecektim ki, “Bunlar Yokluk, Yasak ve Yoksulluk diyerek üç (Y) sloganıyla geldiler, buna bir (Y) daha getirip yol’u eklediler. Görüyorsunuz ya, yolunu bulan üç-beş kişi yol alıyor. Ama akaryakıt pahalı, vatandaş yolunu nasıl bulsun? Yolunu bulamayınca yolsuz kalıyor.”
Bu muhteşem ve kanıtlanmış iki örnek sâyesinde, abartmayayım, oyların yüzde altmış artı biri kesin benim olacaktı.
ÖNÜMÜ KESTİLER
Gizli gizli hazırlandığımı hangi haramzade haber aldıysa, gidip İlgililere gammazlamış soykasından çıkasıca. Onlar da telâşlanıp toplantı üstüne toplantı yapmışlar. “Biz bu Çelmeoğlu’nun adaylığını nasıl engelleriz, nasıl engelleriz?” diyerekten çareler aramışlar. İçlerinden biri, “Gelin adaylık başvurusunu 400 bin Lira koşulunu bağlayalım” demiş. Gammaz da aralarında ya, “Olmaz!..” demiş, “Arabasını satar ve öder bu parayı…” Açık arttırmaya girişmişler. Fiyat 450 bine çıkmış. Bu sefer “İki tane çok değerli fotoğraf makinesi var, satıp bulur bu parayı” denilince vazgeçmişler. Lacivert elbiseli üye “Oldu olacak 500 bin diyelim” önerisini sunmuş. Uzun uzun tartışmışlar. Öğlen yemeğe gitmek yerine dürümle yetinmeyi yeğ tutup görüşmeyi sürdürmüşler. Bakmışlar o da olmuyor; çünkü 50 bin farkı çocukları kredi-mredi bulup tamamlayabilir.
En nihayet 550 denildiğinde, rahat nefes almışlar. Fakat tam toplantı sona ererken biri neşeyi kaçırırcasına “Geç kaldık, biliyorsunuz her şeyin fiyatı saat başı artıyor. Bu arada ikinci el arabalara 50 bin Lira zam geldi bile” diyesiymiş.
Eğri oturup doğru konuşalım; tam da dedikleri gibi, 550 Bin Lirayı bulup adaylık başvurusunu yapabilecektim. Ne çare ki, Yüksek İlgililer Kurulu rakamı 555 bin 980 Liraya çıkarmış. Beş bini emekli maaşımdan karşılanabilir ama, o 980 Lira yok mu o 980 Lira, işte sırf bunun yüzünden Cumhurbaşkanlığına aday olmaktan vazgeçmek zorunda kaldım.
Halbuki ne başarılı olacaktım… Tek endişem özel günlerde o bir metre yüksekliğinde silindiri olan simsiyah şapkayı kafamda nasıl tutabileceğim korkusuydu. Onu da belki don lastiğiyle falan çözebilirdim de, neyse… Zaten artık o rüya bitti. Milletimden özür diliyorum.