İĞTİŞAŞ ÖNCESİNDEKİ ADANA ÇOK ZENGİNDİ

BİRİNCİ BÖLÜM

 

Tarihin bilinen en eski dönemlerinden bu yana verimli toprakları, coşkun akarsuları ve gür ormanları yanı sıra yer altı zenginlikleriyle bilinirdi Adana. Bu nedenle de, sayısız saldırılara sahne olmuştu. On beşinci Yüzyıl ortalarına doğru Ramazanoğlu’na bağlı kafilelerle gelen huzur, 1608’e den sonra bozulmuştu. 1832’de Adana’ya gelen Mısırlı İbrahim’le yeniden rahatlayıp her yönden gelişen Adana, 12 Nisan 1861’de başlayıp 1865 Mayıs sonuna kadar süren Amerikan İç Savaşı üzerine gücüne güç katmıştı. Amerika’dan pamuk alamayan Avrupalılar Adana’yı mesken tutmuş, aralarındaki rekabet nedeniyle de 200’e yakın Avrupalı aile Adana’ya yerleşmişti. Adana, tüm Anadolu’nun üretim ve Ticaret Merkezi konumundaydı.

İĞTİŞAŞ ÖNCESİ ADANA NASILDI?

Bu konuda taraflı-tarafsız polemiğine düşmemek için Nebrasca Üniversitesi eğiticilerinden Ermeni Bedros Der Matossian’ın etraflı araştırmaya dayalı çalışmasından notlar alıyorum:

“Anadolu’daki Ermeniler için Adana aynı zamanda bir inanç ve ekonomi merkeziydi. Sis Katogukosluğu (Kozan Manastırı) buradaydı. İlâveten kentte 2 Gregoryan, 1 Protestan ve 1 Katolik Ermeni kiliseleri dışında Rumların, Süryanilerin ve Keldanilerinkilerle (Katolik Süryaniler) birlikte 8 kilise bulunuyordu.  Ermenilerin, Apkaryan ve Aşkenyan isimli iki okulu vardı. Ayrıca, Fransızların Erkek ve Kızlar için Cizvit Misyonerlik okulları ile Amerikalıların Kız Koleji eğitim vermekteydi. Amerikalıların bir de Tarsus’ta Aziz Pavlos Koleji faaldi.

İğtişaş öncesinde Adana’da nüfus 62.250 Müslüman, 30.000 Ermeni, 5.000 Rum, 8.000 Keldani, 1.250 Süryani, 500 Hristiyan Arap ve 200 de yabancılardan oluşmaktaydı (Yazar, Yahudilerden hiç bahsetmemiş). Müslümanlar arasında, Türkler, Kürtler, Fellahlar (Nusayriler), Çerkezler, Afşarlar ve Yörükler vardı. Her ilkbaharda, bu nüfusa Halep’ten, Harput’tan, Sivas’tan, Diyarbekir’den, Erzurum’dan, Haçin’den (Saimbeyli) Bitlis’ten, Bayburt’tan tarım alanında çalışmak üzere 30.000-40.000 kadar geçici işçi gelirdi. Gelen işçilerin yaklaşık üçte biri Ermenilerdi.”

TEKNOLOJİYLE GELEN SORUN

19’uncu yüzyılın son çeyreğine dek Adana’ya gelen tarım işçilerinin sayısı 60.000’e kadar ulaşmaktaydı. Buharla çalışan tarım makinelerinin gelmesiyle birlikte, omuz gücüne dayalı iş alanı daraldı. Bu gelişme, hem Müslümanlar ve hem de Ermeniler tarafından hoş karşılanmıyor, oradan, buradan ciddi homurtular duyuluyordu. 1900’lere girerken, makineli tarım daha da gelişti. Böylece, asırlarca Adana’dan ekmek yiyen mevsimlik işçilerin rahatsızlığı tırmandıkça tırmandı. Üstelik, bu rahatsızlık aynı sorunu yaşayan Ermeni ve Müslümanlar arsında da rekabete dayalı gerginliğe neden olmaktaydı.

Bu arada, Avrupalılar tarafından başlatılan ithalata üzerine pamuk üretimi kat be kat artmış, aynı zamanda yerelde de çırçırlama, iplik ve dokuma tesisleri de kurulmaya başlamıştı. Kentte zenginlik düzeyi yükselirken, asıl kazanç da ticareti ellerinde bulunduran Ermenilerdeydi. Belli başlı zenaat işleri de tamamen Ermenilerin tekelinde bulunmaktaydı. Örneğin, o yıllarda son derece önemli olan kalay ve lehim işlerini Ermenilerden başkası yapamazdı.

YARIN: DİLBERLER SEKİSİ ERMENİLERİ

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor