ERMENİLER MUTLU-MESRUR YAŞARKEN İĞTİŞAŞ GELİYOR

ALTINCI BÖLÜM
Meşrutiyetle getirilen serbestiye Adana Yöresi Ermenilerinin zerrece ihtiyacı yoktu. Zaten saygı görüyorlar, ticaret ve zamana göre zenaat işlerini tekellerinde tutuyorlardı. Kimse, kimsenin tavuğuna kış demiyordu bile. “Kadim” sayılabilecek dostluk vardı aramızda. Tarihi inceleyenler, tee 8’inci Yüzyıldan bu yana Ermenlerin Bizans’tan rahatsızlığını bilir. 11’inci Yüzyıl yarısına doğru da, Ermenistan devletini yıkıp Kralı ve Ailesini İstanbl’a götüren Bizans’tan nefret ettiğini de görür. Malazgirt’ten hemen önce, Bizans Yönetimi Ermenilere para, at, silah vererek “Dindaşız, Türklere karşı birlikte karşı koyalım” demiş ve vaat ettiklerini yerine getirmişti. Ermenler de, kurdukları 50’şer kişilik güçleri Türklere karşı değil, Türklerle birlikte değerlendirmişlerdi…
BİZDE SABİLER HOCAYA ERMENİ KIZLARI OKULA
114 yıl öncesine değil de sadece 75 yıl öncesine döndüğümüzde, bizde pek çok aile kızlarını zorunlu beşinci sınıftan sonra okula göndermezken, azımsanmayacak kadarı da mahalledeki hocaya Kur’an dili öğrenmesi için gönderirdi. Cumhuriyet öncesinde ise kızların okula gitmesini bırakın, erkeklerin bile belki yüzde biri okuyup yazabiliyordu.
Gelelim Ermenilere… Kız olsun, erkek olsun, çocukları okuyabildiği kadar okutuluyor. İlçelerin hepsinde birden fazla Ermeni okulu var. Hrant Dink Vakfı tarafından yaptırılan ayrıntılı çalışmalar, Adana Merkezde en az 12 okul olduğunu gösteriyor. Beşinin adı saptanamamış; yedisi şöyle sıralanıyor: Surp Asdavadzadzin, Surp Stepanos, Tepebağ Amerikan Kız Koleji, Aramyan, Ashenyan, Kilikyan Varjaran ve Apkaryan.
Bu çocuklar en az bir yabancı dile hakim olabiliyorlar. İthalat işinde oldukça ileriye gitmişler. Esasen, Yöremiz Ermeniler taa Birinci Haçlı Seferinden bu yana Avrupalıların sempatisini ve himayesini alıp korunmuş. Misyonerler zamanında da Amerika ile sağlam ilişkiler kurmaya başlamışlar.
MUSKAYA, HAMAYLIYA KARŞIN REÇETELİ İLAÇ
Sağlık yönünden baktığımızda da durumları bizikilerle kyaslanmayacak kadar ileride. Bizimkiler hocaya okutup muska yazdırarak, hamaylı taşıyarak bilumum mikrop, bakteri ve virüse karşı koyabileceğine inanmışken, Ermenilerin doktorları, hastaneleri var. Yine Hrant Dink Vakfı’ın kapsamlı Adana araştırma sonucuna göre o yıllarda varlığı bilinen üç hastane var; birinin adı öğrenilememiş. Diğerleri ise Garmir Haç Ermeni Hastanesi ve Amerikan Ermeni Hastanesi…
Sağlıkta, eğitimde, ticarette, üretimde oldukça üst düzeyleri yakalamış Ermenilerin zoru neydi de, bütün bu olanakları tepip İğtişaş denilen büyük felaketin yolunu açanları desteklediler…
9 NİSAN GÜNÜYDÜ
İçinde üç 9 olan tarih, yani 9 Nisan 1909, Adana geçmişinin belki de en hayırsız, en uğursuz günü olmuştu. O gün, serseri iki Türk, belki de sarhoş Ermeniler tarafından öldürüldü. Olay duyulur duyulmaz Türkler arasında büyük bir tepki ile karşılandı. İki tarafın kanaat önderleri adamakıllı gerilmiş havayla gelebilecek felâketi sezip ortalığı yatıştırmaya çalıştılar. Devlet görevlileri katilleri yakalamak için harekete geçtiyse de, fanatik ve belki de alevin parlamasını özellikle isteyen Ermenileri aşamadılar.
YARIN: ADANA KAN GÖLÜNE DÖNÜYOR