AKP’DEN SONRA HUKUK DEVLETİNİN İNŞASI
Gün geçmiyor, yeni bir yargı faciasına eşlik etmediğimiz.
Neredeyse tüm yurttaşlarımız, en azından vicdanları yandaşlıkla kirlenmemiş olanlar yargıdan şikayet ediyor, korkuyor, çekiniyor. Herkeste bir AKP yargısı eleştirisi.
Haksız değiller elbetde bütün bunlar. Sen yargıya AKP’de ilçe-il başkanlığı-yönetim kurulu üyeliği yapmış avukatları liyakatlarına bakmaksızın sana biat eden bir yapıdan oluşturursan varılacak noktada burası olur.
Kişiliği ve özgüveni gelişmeyen savcı-hakimlerden oluşan adli merciler ister istemez siz biat ettiği AKP’lilerden gelecek talimata göre karar verecekler ve sizleri mutlu ve memnun etmenin hazzını yaşayarak görevlerini ifa ettiklerinin keyfini yaşayacaklardır.
Şu an ülkemizin yargısı bu anlayış üzerine kurulu maalesef, yasa-liyakat, vicdan hak getire…
Maalesef yaşadığımız hukuki garebetin boyutunun yeterince anlaşılamadığı, yurttaşların olduğu kadar, hukukçuların da gerek durum tesbiti yapmakta, gerekse sorunlara çözüm üretmekte çok yetersiz kaldıklarını düşünüyorum.
Türkiye’de ekonomi ile ilgili iyi-kötü bir çözüm programı öne sürülebilir. Muhalefetin Eğitimle, Sağlıkla, Sosyal Politikalarla ilgili daha elle tutulur, somut önerileri gündeme gelebiliyor.
Adalet makinazması için ise maalesef şu ana dek bir öneri-hazırlık yok. En büyük sıkıntılardan biri de hukukçuların fikri alternatif oluşturamaması.
Barolar Birliği’nin ve tek tek baroların ne yaşanılan durumu detaylıca tahlil eden yaklaşımları ne de güncel sorunlara karşı başı-sonu belli cevapları-çözüm programları yok.
Aslında değerlendirmemiz gereken şey yargıdaki bozulmaya dair her şey 2002’den sonra mı başladı. Eğer bu soruya Evet diye başlarsak, sorunu doğru tesbit etmemiş, hastalığı doğru teşhis etmemiş oluruz.
Aslında ülkemizde yargı hep sorunlu oldu, ötekiler ve düşmanlar üzerinden mağduriyetler yarattı.
Ve bu iktidar ayrımı yapmaksızın iktidarların ihtiyacına göre bir devlet politikası olarak sürdü.Temel sorunları;
-Yargı bağımsızlığı
-Hukuk devleti
-Demokrasi
-İnsan hakları
Bunlar her dönemin problemi maalesef. Ama son süreçte yaşadığımız boyutta bir ağırlığı yaşamamıştık. Gerçekten de bugün bozulma had safhada.
Atanmış mahkemelerde, özel görevlendirilmiş yargıçlarla sürdürülen bir yargı faaliyeti var. Yurttaşlar artık yargıdan tümüyle umudunu kesmiş, HSK bağımsızlığını tamamen yitirmiş.
Anayasa Mahkemesi tek adamın belirlediği bir mahkeme haline gelmiş!..
Karanlık birgün mutlaka bitecektir. Birgün devran dönecektir. Ama asıl mesele devran döndüğünde bizim ne yapacağımız?
Bu bozulmayı, kokuşmuşluğu, yıpranmayı ortadan kaldırmaya, değiştirmeye, dönüştürmeye hazır olup olmadığımız kısmındadır.
Bu konuda önemli bir kesim yaşatılan acıların, haksızlıkların da etkisiyle Rövanşist ya da başka bir deyişle İntikamcı bir bakış açısına sahip.
Öncelikle AKP döneminde hakim-savcı olanların tamamını kefede tartacağımız inancındayım.
AKP iktidarı döneminde özellikle 2015’den sonar sisteme dahil olmuş 17-18 bin hakim-savcıdan söz ediyorum. Bu kişilerin hepsinin AKP’nin değirmenine su taşımak için koşarak yola koyulduklarını ve vicdan yoksunu olduklarını elbetde söyleyemeyiz.
Bu 17-18 bin hakim-savcının tamamını aynı değerlendirmeye tabi tutmak adil-vicdani-hakkaniyetli ve hukuka uygun olmayacaktır.
Unutmamak gerekir ki, AKP kendi tek adam iktidarını pekiştirebilmek için tüm sistemi baştan aşağıya dizayn ederken, hakim-savcı adayları arasında da yeni mağduriyetlere yol açtı.
Bu nedenle yaratılan sistem içerisinde başka türlü hakim ya da savcı olamayacaklarını bildikleri ve mecbur bırakıldıkları için olanlarla, “Seni alıyorum şu mahkemeye gönderiyorum, şimid burada şu kararı ver” dedikleri, mahkeme mahkeme dolaştırarak istedikleri kararın verilmesini sağladıkları, o kararı verdikten üç gün sonra Yargıtay’a, oradan da Anayasa Mahkemesi’ne gönderdikleri çok sayıdaki proje hakim ve savcıyı aynı tutmamamız gerekiyor!…