KAYBEDEREK KAZANMAK

Cumhurbaşkanı iki hafta sonraki seçimle belli olacak. Parlamentoya gelince, rahatlıkla “AKP kaybederek kazandı” diyebiliriz.
Kesinleşmemiş sonuçlara göre, iktidar partisi hiçbir ilde artış sağlayamadı. Pek çok yerde de ciddi oy kaybına uğradı. Zaten Sayın Erdoğan da geç saatte yaptığı konuşmada “Açık ara öndeyiz” dedi ama “Kazandık” sözcüğünü kullanmadı.
İKTİDAR NİMETİ
21 yıl tek başına iktidar olmak ülkemizde bugüne dek rastlanmadı, bundan sonra rastlanacağını da sanmıyorum. Hele ki Partili Cumhurbaşkanı sistemi dikkate alındığında görülür ki, olağanüstü yetki ve sınırsız hareket alanı söz konusu… Demokrasi temeli sayılan kuvvetler ayrılığının ülkemizde bir süredir geçerli olmadığını söyleyip yazanlar hayli fazla. Herşey bir yana, Sayın Erdoğan’ın seçim öncesi son demeçlerini, sayabildiğim kadarıyla 29 televizyon aynı anda verdi. Böylesine güçlü görsel ve sayısız yazılı medya olanağıyla daha en başta üç sıfır galibiyetle çıktı sahaya.
Geçmiş yıllarda seçimden bir süre önce bazı bakanlar görevini bırakır, yerlerine tarafsızlığına güvenilen itibarlı kişiler atanırdı. Bu geleneği Askeri İdareler bile uygulamışken, artık böyle bir jest yapılmıyor. Yapılmayınca da ne oluyor? Şu olabiliyor örneğin; İçişleri Bakanımız Asker’e “Şunu şunu yapınız” diye yazabiliyor. Seçim propagandası sürecinde makam aracının kullanılmaması gerekirken, “Toplu Açılış” şemsiyesi altında masraflar Sarı Çizmeli Mehmet Ağadan karşılanarak siyasi propaganda yapılabiliyor.
MUHALEFETE NE DEMELİ?
Siyasesti siyasette anlayanlar değerlendirebilir. Bizimkisi sadece vatandaş gözüyle bakış. Kanımca, kaç yıllık deneyimlerine karşın Sayın Meral Akşener’in Altılı Masayı devirme hareketi olumsuz sonuçlara yol açan etkenlerden biri oldu. Zaten daha “Çekildim” dediği gün, anketlerdeki 13-14’lük puanı yarının altına düşüverdi. Tekrar dönüşü, bana göre, kaybedilen puanların sadece üçte birini geri kazandırdı. Kalan üçte ikisinin çoğu Sayın Sinan Oğan’ın cebine girdi.
Yakından bakıldığında, fanatik CHP’lilerin anlaşılmaz bir tutumla “Sağ partilerle işbirliği yapılmamalıydı” diye tutturması, en azından iki veya üç puana mal oldu. Bu vatandaşlar, dünyada sağ-sol arasındaki farkın ne denli küçüldüğünü ve yerini farklı kriterlere bıraktığını nasıl görmez, bilemiyorum. İnanarak söylüyorum, başında kim olursa olsun, CHP yüzde 22-23’ü aşamaz, hele Sayın Erdoğan gibi Siyaset Yüksek Mühendisi bir güce asla karşı koyamazdı. Millet İttifakı ile, hiç de yadsınmayacak “BİRLİKTELİK” sağlandı. Farklı görüşler yaşamsal önem taşıyan ortak amaç için dayanışmaya girerek adalete, mantığa, vicdana, üretime dayalı Parlamenter Sisteme dönüş programı hazırladı… Dayanışmayı kurup yöneten Sayın Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmek ve son yılların en yüksek oylarını kopardığını söylemek zorundayız.
İKİ HAFTA SONRA
14 Mayıs’ın önemi tartışılmaz. Parlamentoyu AKP kazandı ama kaybederek kazandı. MHP ise tahminlerin çok üstünde başarılı oldu. Ne var ki, iki hafta sonrasında yapılacak seçimde, iki sayın adayımızın da şansı var. Sayın Erdoğan yine bizzat vazettiği yasa değişiklikleri ve kararnameler bir yana, üzerimizde yük olan sığınmacılara verdiği vatandaşlıkla sağlam kozların sahibi. Kılıçdaroğlu ise, bu kez “Nerede, neyi eksik veya yanlış yaptıklarını” her zamanki gibi Altılı Masa ortakları ve güçlü kurmay heyeti ile görüşecek.
Kılıçdaroğlu kazanırsa, bakanlıklar ve üst düzey bürokrasi kontrolünde olacak. Sayın Erdoğan’ın kullandığı yetkilere de sahip olacak. Öyle ki, 21 yılda AKP’den gelen bazı kronik rahatsızlıkları sergileyebilecek.
Olur mu, Kılıçdaroğlu ikinci yarışı kazanır mı? Bilemem; nurlarda uyusun Demirel Baba “Siyasette 24 saat uzun süredir” demişti ve sözünün ne kadar doğru olduğu pek çok olayla kanıtlandı…
Şimdi önümüzde 13 tane 24 saat var. Ülkemiz için hayırlısı olsun.