“BU İKTİDAR BİZE DOKSANLI YILLARI YAŞATMAYA DEVAM EDİYOR”

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi’nin “17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası” kapsamında yaptığı basın açıklamasında basın metnini İHD Adana Şube Başkanı Avukat Yakup Ataş okudu.Açıklamaya katılan Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları’da “Bu iktidar doksanlı yıllarda yaşananları bizlere yaşatmaya devam ediyor. Cumartesi annelerine saldırarak, hala işkence uygulayarak devam ediyor” dedi.

 

HABER VE FOTOĞRAFLAR: CANSU ERSOY

ADANA (BÖLGE)-“17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası” dolayısıyla İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi basın açıklaması yaptı. İnönü Parkı’nda yapılan basın açıklamasını İHD Adana Şube Başkanı Avukat Yakup Ataş seslendirdi. Açıklamada Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları’da yer aldı.

İHD Adana Şube Başkanı Avukat Yakup Ataş, “Devlet güçlerinin zor kullanarak yok ettiği, annelerinin, babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin çocuklarının kayboldukları günden beri göremedikleri, seslerini duyamadıkları, hala belki gelir diye bekledikleri, umutlarını kaybetmedikleri, ama hep gizliden bildikleri ve kendilerine bile söylemedikleri kayıplar. Bir daha geri dönemeyenler, hala nerede oldukları bilinmeyenler, kim bilir hangi özlemle, hangi yürekle yok olanlar… Bu gerçeklikle yüzleşilmesi gerek” dedi.

“KAYIP YAKINLARINA “HİÇLİK” DUYGUSU YAŞATAN BU SUÇ ESASEN SÜREKLİ OLARAK İŞLENEN BİR SUÇTUR”

İnsan Hakları Derneği’nin 1995 tarihinden itibaren her yıl 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki dönemi “Kayıplar Haftası” olarak andığını hatırlatan Av. Ataş, “Gözaltında kayıp insanlığa karşı bir suçtur. Kayıp yakınlarına “hiçlik” duygusu yaşatan bu suç esasen sürekli olarak işlenen bir suçtur. Cumartesi Annelerinin ve kayıp yakınlarının gözaltında kaybedilen yakınları ile ilgili umut dolu bekleyişleri umutsuzluğa dönüşmekte ve onlara her gün ayrı bir işkence yaşatmaktadır. Hiçbir siyasal iktidar böylesi bir uygulamayı sürdüremez ve sürdürmemelidir” diye aktardı.

“TÜRKİYE ISRARLA, YAŞANAN ACILARLA YÜZLEŞMEKTEN VE SÖZLEŞMEYİ İMZALAMAKTAN KAÇINMAKTADIR”

Zorla kaybettirilmelerin Birleşmiş Milletler’in ‘Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşmesi’nin’ 5. Maddesine göre, yaygın ve sistematik işlenmesinden dolayı insanlığa karşı işlenen bir suç olarak sayıldığının altını çizen Ataş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu mahiyetteki bir fiil yürürlükteki uluslararası hukukun yaptırımlarına tabidir. Uluslararası mevzuat ve Türk Ceza Kanunu’nda da insanlığa karşı işlenen suçlara zamanaşımının uygulanmayacağı açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, sözleşmeyi imzalayan devletler, kendi egemenliği altında bulunan topraklarda zorla kaybettirme fiilinin engellenmesi için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü altındadır.  Ancak Türkiye ısrarla, yaşanan acılarla yüzleşmekten ve söz konusu sözleşmeyi imzalamaktan kaçınmaktadır. Türkiye’de de gözaltında kaybetme suçu topluma korku salma ve muhalifleri susturma yöntemi olarak yaygın bir biçimde uygulandı. Yüzlerce insan evlerinden, işyerlerinden, kafelerden, otobüs duraklarından, otobüslerden, otomobillerinden gözaltına alındılar ve bir daha geri dönemediler. Akıbetleri ailelerinden dahi gizlendi, hakikat karartıldı.”

“GÖZALTINDA KAYBETME SUÇU ADALET SİSTEMİ ELİYLE CEZASIZ BIRAKILDI”

Av. Ataş, yüzlerce insanın gözaltında kaybedilmesine rağmen bu suçun yok sayıldığını ve iddiaların derin bir suskunlukla karşılandığını söyledi ve “Gözaltında kaybetme suçu adalet sistemi eliyle cezasız bırakıldı. Diğer ağır hak ihlallerinde olduğu gibi gözaltında kaybetmelerde de hakikatin açığa çıkartılması ve adaletin sağlanmasına yönelik politikalar hayata geçirilmedi. Aksine AİHM’in de işaret ettiği gibi Türkiye’de cezasızlık, bilinçli ve sistemli bir devlet politikası olarak uygulandı” diye kaydetti.

“Hiç şüphe yok ki gözaltında kaybetmeler bu topraklarda örgütlü bir biçimde gerçekleşti ve yalnız yargının değil, ilgili tüm devlet kurumlarının iş birliği ile örtbas edildi. Bu yüzden bu suç yaygın ve sistematik biçimde işlenebildi ve sonuçsuz/ cezasız bırakılarak işlenmeye devam etti. Nitekim 1915 yılından bu yana, bu topraklarda yaşanan gözaltında kaybetme pratiğine dair hiçbir iktidar yüzleşme ve hesaplaşma iradesi göstermedi. İnkar ve cezasızlık politikaları iktidarlar değişse de devam ettirildi. Derneğimize yapılan başvurular; 2016 OHAL ilanı sonrasında kaçırılma, alıkonulma ve gözaltında kayıp iddialarının dikkat çekici bir şekilde arttığını gösterdi. Sadece OHAL süresince en az 32 kişi gözaltında kaybedilme girişimine maruz kaldı. Sonrasında 26’sı bulunurken, Yusuf Bilge Tunç’tan halen bir haber alınamadı” diyen Av. Ataş, gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır dosyasının delillere, belgelere, tanıklara rağmen zamanaşımıyla kapatıldığının altını çizdi.

“GÖRÜYORUZ, BİLİYORUZ, TANIKLIK EDİYORUZ”

Av. Ataş açıklamasına şöyle devam etti:

“Hatırlanacağı üzere; 699 hafta boyunca gerçekleştirilen Cumartesi buluşmaları 700. Haftasında 25 Ağustos 2018 ve devamında Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Anayasa Mahkemesi’nin Maside Ocak Kışlakçı, Aydın Aydoğan ve Gülseren Yoleri başvuruları üzerine verdiği kararları ile Kaymakamlık yasaklarının hukuka aykırı olduğu tespit edildiği halde yasak uygulaması sürdürüldü ve cumartesi insanları halen her hafta gözaltına alınıyorlar. Bu ağır baskı ve hukuka aykırı müdahale koşullarında, kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak 28 yıldır; “Görüyoruz, biliyoruz, tanıklık ediyoruz” diyerek, gözaltında kaybetmeler gerçeğini yüksek sesle duyurmaya, kamuoyunun gündemine taşımaya çalışıyoruz. Cezasızlığı ve adaletsizliği aşmak, hakikate ulaşmak için mücadele etmenin bir yurttaşlık görevi olduğuna dikkat çekiyoruz. Gözaltında kayıp vakalarının yeniden gündeme gelmesi vurgusu yapan Av. Ataş, ortak isteklerini şu şekilde sıraladı ve konuşmasını sonlandırdı:

“Hakikat ve adalet talebimizin gereğini yerine getirin. Kayıplarımızın akıbetini açıklayın, cezasızlık politikasına son verin, kayıp dosyalarında etkin soruşturma yürütün, failleri cezalandırın.

Devletlere, Zorla kaybetmeyi suç olarak düzenleme, yargılama ve cezalandırma, gözaltında kaybetmelerin önlenmesi ve geçmişte yaşanan kaybetmelere dair hakikat ve adalete erişimin sağlanması sorumluluğu getiren, BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi derhal imzalayın ve uygulayın.

Beş yıla yakın bir süredir hiçbir hukuki dayanağı olmadan kapattığınız Galatasaray’daki yasağı derhal sonlandırın, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayın.

Kayıp yakınları ve hak savunucularına yönelik polis şiddetine ve yargı tacizine son verin.”

“VE YÜZLERCE KAYIPTAN HALA HABER ALINAMIYOR”

İHD Adana Şube Başkanı Avukat Yakup Ataş’tan sonra konuşma yapan Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları’da bu yöntem devletin sistematik bir şekilde uzun yıllardan beri uyguladığı bir yöntem olduğunu söyledi ve konuşmasına şöyle devam etti:

“Ve yüzlerce kayıptan hala haber alınamıyor. Bu yöntemi hala devam ettirmek için çok ciddi ısrarlar peşindeler. Bu iktidar ‘Gözaltında bu işkenceyi biz bitirdik’dedi. Ama 15 Temmuz askeri darbe girişimiyle beraber gözaltında yoğun işkence ve kaybettirmeye yeltenmenin birçok örneklerine tanıklık ettik.”

“BUNLAR ‘İŞKENCEYE SIFIR TOLERANS’ DEDİLER”

“Bu iktidar doksanlı yıllarda yaşananları bizlere yaşatmaya devam ediyor. Cumartesi annelerine saldırarak, hala işkence uygulayarak devam ediyor” diyen Hatimoğulları, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı:

“Bunlar ‘işkenceye sıfır tolerans’ dediler ama daha beterini yaptılar ve şu an yaptıkları doksanları asla aratmıyor. Değişen hiçbir şey yok. Mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de devam edecek ve insan haklarına aykırı olan bu davranışın devletin sistematik yöntemi olarak kullanılmasına dün onay vermediğimiz gibi bugün de onay vermeyeceğiz.”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor