EN, EN, EN UZUN GÜN

Kırksekiz saat önce Putin belki de yaşamının en uzun günündeydi. Paralı askerler ordusu ihtilâl teşebbüsü ile tüm dünyada heyecanla karışık endişe uyandırdı. Aynı endişeyi, belki de en az Putin kadar olmak üzere diğer diktatörler de duymuştur eminim. Hiç kuşkusuz, Rus komşularımız merakla sargılanmış korku içindeydiler. Onlar için de gün çok uzundu elbette. Fakat bizim ele aldığımız en uzun gün bu değil.

Kılıçdaroğlu’nun 15 bin Liralık İkramiye sözünü dikkate almayıp “Erdoğan da herhalde en az yarısını verir artık” diye düşünenlere bakalım… Günü gelip de ATM’den eski tas, eski hamam sadece 2 bin liracık alanlar “Ben şimdi bayramı nasıl geçireceğim diyerek son ayların en uzun gününü yaşadılar. Fakat bizim değinmek istediğimiz uzun gün bu da değil.

Saygıdeğer mülteciler sırasız ve de parasız muayene olabilirken mide sancısından duramayan hastanın bekleyerek yaşadığı her saat de elbette en uzun gün gibi gelir. Kendinin de hayret ettiği sabır sonrası yazılan reçetedeki ilâcı bulabilmek için o haliyle köşe bucak dolaşanın günü en uzun değil de ne olabilir, Allahaşkına!..  Bu da bizim aklımızdaki en uzun gün değil…

YAZ SAATİYLE KIŞTA YAŞAM

Sabahın köründe, kışın acımasız buzunda-ayazında yola düşmek zorunda kalan bebelerin, özellikle yetersiz kahvaltı yapmış veya hiç yapamamışların ıstırabını da en uzun günlerden saymak hata sayılmaz sanırım. Ne var ki, bizim en uzun günümüz bu da değil…

ADANA’NIN GERÇEK EN, EN UZUN GÜNÜ

Beş gün önce Adana yılın en uzun günündeydi. 21 Aralık’ta en bodur geceyi yaşayanlar, ömür sürdükçe de 21 Haziran’da en uzun günü yaşıyor. Her kent, yer kürede bulunduğu noktaya göre kısası da, uzunu da farklı farklıdır. Enimiz, boyumuz ve çizmemizin yüksekliği ancak Adana’ya yetebildiğinden kendi kentimizi ele aldık. Bizim 21 Haziran’ımız dakikası dakikasına yazalım; 14 saat ve 42 dakika çekiyor. İtiraf edelim; saat tutup da saymadık. Bilim dünyasının bu alandaki çalışmalarının sonucunu bulup yazdık. Görüldüğü gibi, 18 dakika daha olsaymış, en uzun günümüz 15 saat olacakmış. Akşam ve geceye kalan süre de sadece 9 saat oluyor bu durumda.

HAZİRAN DEDİK YA!..

Elimiz değmişken azıcık Haziran yazalım; ve tabii ardından Adana Haziranlarına dokunalım. 30 gün çeken beş aydan biri ve ikincisidir. Adını Süryaniceden almış; sıcak anlamındaki “Hazıran”dan geliyor. Karadeniz Bölgesinin doğu yarısında “Kiraz Ayı” diye söylenir. Gerçekten kiraz ayıdır. Saimbeyli, her yıl 15 Haziran’da çok ünlü kirazlarına bağlı festival-şenlik arası etkinlik yapar.

ADANA SAYILARI

1991-2020 arası ölçümlere göre ay boyu ortalama sıcaklık 25,6 derece bulunmuş. Gün içinde ortalama güneşlenme süresi 10 saat 36 dakika.

Dikkat çekici bir durumla karşı karşıya kaldık bu yıl. Ortalama yağmurlu gün sayısı 0,93, yani bir gün bile değil. Bu yıl öyle mi oldu? Neredeyse Şubat’ı kıskandıracak kadar yağışla doyduk. Gerçi iyide oldu çünkü kışımız, baharımız hayli kurak geçmişti. O açığı bir ölçüde kapattı. Aylık toplam yağış ortalaması 22.1 milimetreyi de her halde fersah fersah geçmiştir bu yıl. Uzmanlara  bakılırsa, meteorolojinin bu saçmalığında ormansızlaşmanın etkisi çok büyük. Örnek verdiler; geçtiğimiz yıl programında 15 milyon metreküp ağaç kesimi yazılıyken, üç misli, yani 45 milyon metreküp kesim yapılmış. Eee, bu durumda havaya günah yazdıramaz kimse.

En,  en olarak baktığımızda,  1929-2020 arası şu değerlerle karşılaşıyoruz:

En yüksek sıcaklık, 42,8 dereceyi, 30 haziran 1942’de ölçmüşler.

7 Haziran 1931 günü de üşümüşler, termometreye bakmışlar ki sadece 9,2 derece. Sanki kış mübârek…

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor