IYD-İ SAİD-İ ATHA DEMEK KURBAN BAYRAMI DEMEK

Zeki Müren’in pek de güzel okuduğu o şarkıdan alıntı yapalım:

“Göz gördü, gönül sevdi

Seni ey yüz-ü mahım

KURBANIN olam var mı

Benim bunda günahım…”

Münir Nurettin Selçuk’un muhteşem sesi ve inanılmaz gırtlak nağmeleriyle Karacaoğlan’dan söylediği Elif Türküsünde şöyle geçer:

“Yâr sana hayran,

Can sana KURBAN”.

Bülent Ersoy’un bir dönem hit olmuş parçasından dinleyelim:

“Bırakma hiç ellerimi

Sıkı sıkı sarıl bana

KURBAN olsun

Ablan sana…”

BAYRAM KURBANI BUNLARA UYMAZ!

Şarkılardaki, türkülerdeki “Kurban” kavramı, bugün kutlayacağımız bayramın kurbanlarıyla örtüşmez. İlkindekiler, sevgiyi yansıtırken güç katmanın, hattâ belki de karşı cinse şirinlik yapmanın aracıdır. Bayram kurbanlarının ise sonu pek acıdır. O  kadar acıdır ki, kasap bile hayvanın boğazına bıçağı çalarken “Bismillâhirrahmanirrahim” diyemez, “Bismillâh” deyip keser. Yani, “Esirgeyen, bağışlayan Allah’ın adıyla” yerine, zavallı hayvan esirgenmeyeceğine ve bağışlanmayacağına göre, “Allah’ın adıyla” demek caizdir.

BAYRAM TEBRİKLERİ

Ramazan olsun, kurban olsun, her iki bayramdan iki hafta kadar önce Adana’nın birkaç noktasında tebrik kartı satıcıları tezgâh açardı. Boy-boy, türlü-çeşit, rengârenk, birbirinden güzel kartları izlemek bile başlı başına mutluluk verirdi. Bankalar ve büyük işletmeler kendi kartlarını usta grafikerlere hazırlatırlar, binlerce, on binlerce bastırıp dağıtırlardı. Bayramlarda tebrik mesajı iletmek eskiden beri adettendir. Eski memurların, amirine tebrik mesajı adeta kalıplaşmıştı: “Iyd-i said-i athânızı tebrik ile arz-ı hürmet ederim, efendim”. Anlamı, “Mübarek kurban bayramınızı kutlar, saygı sunarım” demek. Fakat böyle yazılırsa çiğ kaçabilir endişesi taşıyan memur kardeşimiz, olasıdır ki anlamını bile bilmediği bu sözcüklere sığınmayı yeğlerdi.

ÇOCUKLARIN BAYRAMI

Dînî bayramlar en çok çocukları sevindirirdi. En yakından başlayıp akrabalarla devam eden ve konu-komşularda biten el öpme programıyla toplanan harçlıkların tadı asla unutulmaz. Ben de bayram öncesi çocuklara alınan ayakkabı ve giysiler üzerine yapılan önerileri anımsarım; “Bir numara büyük al gelecek sene de giyinsin…” Bu öneride can vardı gerçekten. Çocuk birkaç ay içinde büyüdüğünde bile, o eşyayı kullanabilir böylece.

Bayram yerleri de çok albenili, oldukça ilgi çeken eğlence mekânı olarak sevilirdi. Sihirbazlar, canbazlar, atlı karıncalar, dönme dolap ve benzeri eğlence noktaları davul zurna eşliğinde hizmet verirdi. Eski bayram yerlerinden çekilmiş iki fotoğraf sunuyorum; Biri yüz yılı çoktan devirmiş, diğeri ise Cumhuriyet sonrasından. Bizim ve bizden sonraki bir-iki kuşağın çok iyi anımsayacağı görüntülerdir bunlar.

İçinizden geliyor da, bayramı eski bayramlar gibi mutlulukla karşılayabiliyorsanız önce sizi, ardından  bayramınızı kutluyorum. Nice mutlu bayramlara…

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor