CHP SANDIKTA KAYBEDİNCE ÇIKMAZ YOLDAN KURTULDU

Bir acayip telâş, bir acayip kin kusma, bir acayip hesaplaşma gayreti ile çalkalanıp duruyor CHP. Adını öne çıkarmaya çalışan birkaç parti ileri gelenlerinden tutun da, sosyal medyada yazmaya hevesli taraftarlar tek pencereden bakarak “Değişim” diyor, başka bir şey demiyor. Dikkat ettim de, değişimin nasıl olması gerektiğini söyleyen yok. Tek laf: Kılıçdaroğlu bıraksın!.. Neden? Bu seçimi de kaybetti de ondan… El insaf; İstanbul, Ankara, Mersin, Antalya ve Adana bugün CHP’li başkanlarla yönetiliyorsa, bunu sağlayan tek adam Kılıçdaroğlu’dur. Bunu görmemiş gibi yaparak bir tarafa bırakalım.
Peşin peşin söyleyeyim; bana göre de bu kadar ağır ve yoğun kampanyadan sonra Kılıçdaroğlu çıkıp “Kongreyi yerel seçimden sonraya bırakalım. Ben asla aday olmayacağım” demeli. Böyle bir karar CHP’deki dağınıklığı ve şaşkınlığı az da olsun azaltır ve yerel seçimlerde en azından eldeki büyük kentler belki kurtarılabilir.
YIKIMA YOL AÇANLAR GERÇEĞİN DIŞINDA
Seçimlere hangi koşullarda girildiği ve nasıl süreçle sonuçlandığı hakkında ahkâm kesecek değilim. Boyum da, terbiyem de buna elvermez. Fakat yüzde on milyon eminim ve bir kez daha içtenlikle diyebilirim ki, CHP son seçimi kaybederek kazandı. Sandıktan çıksaydı, ne olacaktı diye düşünen yok!.. Söyleyeyim; bugün ne olduysa aynısı olacaktı. Yani ekmek fiyatı artacaktı. Benzin mazot fırlayacak, buna bağlı olarak da akla gelebilecek her şeyin fiyatı yükselecekti. Döviz tutulmaz bir hızla tırmanacaktı. İlâç, kâğıt, pirinç, nohut, mercimek dâhil pek çok ithal ürüne sahiplenmek hayâl olabilecekti… Bütün bunlardan kurtuluş olmayacaktı. Koşullar başka bir yol bırakacak gibi değil çünkü. O zaman da, en başta Millet İttifakı’na oy veren seçmen “Yahu biz ne yaptık, Erdoğan bunlardan daha iyi, daha insaflıydı. Elim kırılsaydı da oy vermeseydim” demeyecek miydi? Zerrece kuşkum yok, hetta çok daha ağırını söyleyecekti. Elbette AKP de boş durmayacak, “Biz dedik bunlar hiçbir şey anlamaz…” kabilinden söylemlerin ardından altı kalın çizgili bir “Yaaa!..Görüyorsunuz işte…” çekecek ve bunu üç-beşi dışında bütün televizyonlar günde yirmişer kez tekrarlatacaktı.
O takdirde de, birinci yıla kalmaz, zorunlu olarak erken seçim kapıyı çalacaktı ve CHP en fazla yüzde 20 ile güneş vurmuş dondurma gibi eriyecekti. O zaman da aynı odaklar “Kılıçdaroğlu istifa etsin, partiyi batırdı” şeklinde arş-ı alâyı titretmeyecekler miydi…
ŞİMDİYE BAKALIM
Önceki gün Adana’da dolmuş fiyatı 14 Liraya çıktı. Akaryakıtın maşallahı var. Yüksek atlamada erişilmez rekorlar sıralıyor. Döviz ıslak sabun gibi kayıp gidiyor. Baktık, AKP’li seçmenden şimdilik ses yok. Bu normal. Anormal olan, muhalefetin de ses çıkarmıyor olması. Hadi İYİ Parti kendi derdine düşmüş; Babacan ve Davutoğlu da içinden çıktıkları kuruma zarar vermek istemez diyelim, pekii, Saadet’e ve Demokrat Parti’ya ne oluyor? Hoş, hesap sorulacaksa bunlardan değil, Ana Muhalefet CHP’den sormak gerek. Konuşması gerekenler, özellikle şimdi gök kubbeyi yer yüzüne indirecek zamanda birbirlerini sakatlamayla meşguller. CHP tarafı çok değil, on, on beş gün daha bu saçma dağınıklığını sürdürürse, baraj endişesine kadar gider. Bir değil onar Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş gelse de, “Değişim çığlığı” ertelenmedikçe kader değişmez ve adı konmamış değişimlerle bir yere varılamaz…
AKP KAYBETTİ
Ekonomide mucize gelişmeler olmadığı takdirde, AKP’ye gönül ve oy veren seçmenler de bir sonraki sandıkta iki değil, yirmi iki kez düşünecek. AKP, iddia edilen birtakım oyun ve hilelere ne kadar baş vurursa vursun, bu kez büyük olasılıkla kaybedecek.