ADANA’NIN DELİ DUMRUL’U VAR!

Boy boylamış, soy soylamış Dedem Korkut nice ders vermiş anlattığı birbirinden güzel masallarla. Bunlardan biri de, Deli Dumrul Hikâyesi’dir. Dinleyene “sivrisinek saz”dan daha çok etki yapan örnek destandır mübârek. Güya ki, Deli Dumrul denilen bıçkın delikanlı kuru dereye köprü kurmuş. Geçenden beş akçe, geçmeyenden döverek on akçe alırmış. Gel zaman, git zaman, Tanrı bunu sıkıştırmış ve esaslı bir âzâp korkusu çektirdikten sonra âyâli olan helâl süt emmiş kızın Rab’bine yakarışı sonucu kurtulmuş. Bir daha fenalık yapmamış.

Adana Havaalanına her gidiş ve gelişimizde bu hikâyeyi anımsarız. Yurtiçindeki diğer havaalanlarında da anarız ama bu kadar değil.

Velhasıl, tam bir Deli Dumrul olayı… Otoparka girenden dünya kadar TL, girmeyenden hatırlı bir ceza… İnsanı enâyi yerine koymalarıdır asıl üzücü yanı.

Karşılamaya gittiniz…

Uçak inmiş, yolcular çıkmaya başlamış bile. Otoparka girdikten beş, bilemediniz on dakika sonra çıkarken kesiyorlar önünüzü “Parrraa” der gibi. Dakikası iki, üç Liraya gelen hizmet, buna hizmet diyebilirseniz.

Kaç kez başıma geldi. Çıkarken bariyer önünde zorunlu duruş yapıp “Kaç para?” diye soruyorum. Cevaba göre de terliyorum parayı. Bariyer açılıyor. İstemezseniz makbuz verilmiyor. İşte o zaman iç kurdu denilen illet başlıyor beyninizi kemirmeye. “Verilen para Deli Dumrul kasasına mı gitti, yoksa görevlinin cebine mi?” diye…

Korkumdan, girdi-çıktı ücretini  yazamadım. Her şeyde olduğu gibi, burada da ücret sürekli artışta. Başınıza geldiğinde öğreneceksiniz artık, kusura bakmayınız.

Yolcusunuz…Terminal binasındasınız…

Cesaretiniz varsa bir çay için. Bir paket poşet çay fiyatının üstünü ödemek zorundasınız. Hele hele yanılıp meyve suyu falan isterseniz, bir tabur askere ısmarlamış gibi hissedersiniz kendinizi.

Bir karış gelmeyen ufak şişedeki su da gazlı meşrubat fiyatına maşallah!.. Suyunuzu yanınızda götüremezsiniz. Güvenlik nedeniyle yasak. Girişteki kontrolde alıyorlar. İllâki alandan alacaksınız, ya da kavrulacaksınız.

İşin yiyecek-içecek ve otopark tarafında konu özel şirkete dayanıyor. Yer hizmetleri yapıyorlar. Adana’dakiler kibar ama, İstanbul’dakilerin bir kısmı burnundan kıl aldırmayan cinsten. Hazretler tok mu tok. Geçenlerde yanılıp yunulup Ankara Havalimanında yemeğe oturduk. Bir kap yemek ve bir dondurma ile bir suyun karşılığı asgari ücret gibi bir şeydi…

Cenab-ı Allah öyle takdir etmiş, kendimizi bildik bileli yurtdışı geziler yaparız. Amerika’sından Japonya’sına; Fas’ından Fransa’sına; Mısır’ından İspanya’sına yüzlerce gezi yapmışız ve hiçbir yerde bu kadar pahalı yiyecek-içecek ve de bizdeki gibi torpilli otopark tarifesi hatırlamıyoruz.

Başa dönelim; Deli Dumrul Köprüsünün yok edilmesi elzem. Veyahut ta, yarım saate kadar olan beklemelere insaflı bir ücret uygulamak. Tabii ki en insancası, ücretsiz otopark.  Diğer hizmetlerde de özel şirkete mecbur kalmamamızın bir yolu bulunmalı… Bundan sonra havaalanına gidildiğinde elinde sefertası ve termos görebileceğiniz insanlarla karşılaşırsanız, Dede Korkut’un  geçmişlerine rahmet okumayı unutmayınız, e mi!..

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Spor