ESİR YUNAN KOMUTAN ATATÜRK TARAFINDAN NASIL KARŞILANDI?

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ege’deki Yunanistan Krallık ordularının Başkomutanı General Georges Trikopis esir düştüğü gün Mustafa kemal Paşa tarafından nasıl karşılandığını anlatıyor. Röportaj, 1952 Yılında, Atina Büyükelçiliğindeki resepsiyonda Gazeteci Hıfzı Topuz tarafından yapılmış. Aslı daha uzun olan notları kısaltarak önemli bölümleriyle sunuyoruz.
“Nihayet 26 Ağustos 1922 sabahı, Türklerin beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu taarruz bizim için muazzam bir darbe oldu. Bizim için en tehlikeli vaziyet bu idi. Ben İzmir’e telgraf çekerek takviye istedim ve aksi halde mağlûp olacağımızı bildirmiştim. İstediğim bu takviyeyi göndermediler. Halbuki karşımızda Mustafa Kemal vardı. Neye uğradığımızı anlayamadık. Cephe çökmüş ve ordu mağlûp olmuştu…
Birliklerimiz perişan olmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın başından beri durmadan savaşan asker yorgundu. Kimsede savaşı sürdürme isteği kalmamıştı. Ordunun morali bozuktu. Halk savaştan bıkmıştı. Askeri, inanmadığı bir amaçla savaşa sürüklemek çok çetin bir iştir. Her yanımız çevrilmişti. Durumun kötüye gittiğini gören yaverim bir ara yanıma gelerek,‘Generalim,’ dedi, ‘Kılıçlarımızı yok edelim!’ Kılıcımı kendisine verdim. Aldı ve kırıp parçaladı. Bu sırada atım da vurulmuştu. Başka bir ata binerek çemberi yarıp kaçmayı denedim. Olmadı; yakalandım. Beni yakalayanlar kim olduğumu anlamakta güçlük çekmediler. Üzerimde bir revolver vardı, bunu aldılar. Bindiğim atın eyerine bağlı bir kılıç sarkıyordu. Bunu da benim kılıcım sanıp aldılar.
Beni önce Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü’ye götürdüler. Kendisiyle fazla bir şey konuşmadık, İnönü beni yanına alarak Başkomutanlığa götürdü. Atatürk beni mert bir askere yakışır biçimde kabul etti. Yunan Orduları Başkomutanlığına atandığımı da orada öğrendim. Üzüntülü ve heyecan içindeydim. İnönü beni Atatürk’e tanıttı. Gazi’nin bana söylediği sözleri hiç unutamayacağım.
(Üzülmeyin generalim) dedi, (Siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmek de vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş, tutsak olmuştu. Size karşı büyük bir saygı besliyoruz. Bura
da kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin.) Atatürk’ün bu ince ve nazik davranışı karşısında rahatladım. Moralim düzeldi. Bu büyük Komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım.”
YARIN: PARASINI ÖDEDİKLERİ PARA BEŞ PARA ETMEDİ
ESİR YUNANLILAR KONUK
OLARAK AĞIRLANIYORDU
Askerlerimizin esir aldığı General Trikopis’in yanı sıra, 2 general, 11 albay, 4 yarbay, 12 binbaşı, 34 üsteğmen, 69 teğmen, 193 yedek subay ile 2000’den fazla er ve erbaş ile Yunan ordusuyla iş birliği yapan Osmanlı vatandaşı sivil Rumlar, daha sonra Kayseri’nin Talas ilçesindeki esir kampına getirildi.
Başkomutan olduğunu esir alındığı zaman öğrenen Trikopis’in İstanbul-Büyükada’da yaşayan eşi Elena ile ikiz kızları Eirini ve Maria da, eş ve babaları ile Kayseri’nin Talas ilçesinde buluştular.
İlçenin Zincidere Beldesindeki büyük evlere yerleştirilen Yunan esirler, Türk ordusundaki subay ve eratın haklarından yararlandırıldı. Esir erler, Kayseri’deki binaların onarımında, köprü ve duvar inşaatlarında, Kayseri-Sivas karayolunun yapımında ücret karşılığı çalıştırıldı.
Esirler, 1923 yılında Lozan Anlaşması ile ülkelerine gönderildi.