ÜZÜM’ÜN ON BİRİNDEYİZ ÜÇTE BİRİ GERİDE KALDI

Üzüm’ün üçte ikisi önümüzde. Hayırlısıyla onu da tamamlarsakyıl sonuna üç ay, yerel seçimlere 6 ay kalacak.

Efendim, Eylül, adını üzümün Süryanicesi Aylul’dan almış. Süryaniler isabetli bir ad seçmişler. Gerçekten de, Çukurova düzlükleri ve benzer sıcak bölgeleri bir yana bırakırsak, üzümün en bol olduğu aydır bu ay. Bölgemizde de, 600-700 metreden yukarı alanlarda bu güzelim meyve bereket olup yağar.

Çocukluğumun Adanasında yaz mevsimine girilirken nüfusun çoğunluğu bağa, köye, yaylaya çıkardı. Yaylacıların sayısı pek azdı o yıllarda. Kurttepe, Mahfesığmaz, Kireçocağı bağları dışında, denilebilir ki havaalanının Batısından itibaren Yeşiloba’ya kadar yolun iki  tarafında bağlarımız vardı.

Diğer kentlerde “bağ” sözcüğü üzümlük alan anlamında kullanılır. Bizde ise ağırlıklı karşılığı yaz mevsiminin geçirildiği, ağaçlık, bahçelik yerlerdir. Bizim de üzüm teveklerimiz az değildi. Pekmezimiz, bazı belbellerimiz (pestil), bandırmamız kendi üzümlerimizden yapılırdı. Yaşamım boyunca en çok sevdiğim üzüm cinsi Adana Karası’ydı. Uzun yıllardır bu

Muhteşem lezzetten yoksunuz. Geleneksel tarımdan uzaklaştık; verimi arttırmak için cins değişikliğine gidilince, pazarda, tablada “Araboğlu üzüm” diye satılan kehribar taneleri tarihin derinliklerine yolcu edildi.

DAHA NELERİMİZ VARDI NELERİMİZ

Eriksiz, incirsiz, zerdalisiz, narsız, dutsuz ve de zeytinsiz bağ olmazdı, olamazdı. Ağaçsız, teveksiz (Üzümün ana gövdesi)  alanlarda bakla, fasulye, nohut yetiştirilirdi Eylülümüz, üzüm dışı ürünlere dayalı uğraşların ayı sayılırdı. Kurutulmuş incir ve zerdali, erik reçelleri yapılırken, bir yandan da uygun rüzgâr çıktığında tek tek patlatılmış nohut kapsülleri ayrılırdı. Bunun için, kapsüllü ürün geniş bir tepsiye konularak ellerin yetişebildiği yükseklikten yavaş yavaş yerdeki çula dökülürdü. Bu arada, hafif olan kuru kapsüller uçuşarak ileriye düşer, nohut veya fasulye çulda birikirdi.

İNCİRE SAYGIM VAR

Daha bağa çıkarken, yere dökülen mazdak (incirin olgunlaşmamış hali, bazı yörelerimizde mazdaı diye anılır) toplanarak “ham incir reçeli” yapılırdı. Dökülmeyeninden yapılanı ikinci sınıftır ve son yıllarda sadece bu yapılmaktadır maalesef. En son 15 yıl kadar önce yediğim gerçek ham incir reçeli favorimdi. Bunu, mantaş kabağından yapılan reçel takip eder. Olgunlaşan incir de, bizimkilerin lokum dedikleri muhteşem reçel olurdu. Kurutulmuşlarından yapılan reçele “sakız” denilirdi. Şerbeti ağdalıydı. Sezon sonuna doğru toplananlar da bakır kevgir üstünde ezilip temiz beze ince tabaka olarak serilip kurutularak incir belbeli (pestil) elde edilirdi.

Bütün bunlardan sonra bile, mübarek incir ağacında hala olgunlaşmamış meyve kalırdı. Artık bağdan, köyden kente dönme zamanı yaklaştığı için, bunların çabucak olgunlaşması amacıyla, alttaki düğmeciğe çubuğa sarılıp zeytinyağına batırılmış bez sürülürdü. Zeytinyağı, olgunlaşma sürecini kısaltırmış. Sanırım yanlış inanç değildi çünkü bağı terk ederken ağaçta tek bir meyve kalmamış olurdu.

 

ÇÖMLEKLEMEK

Doğa katili plâstik zararlısı henüz duyulmamıştı bile. Pekmezimiz, turşumuz, balımız, reçellerimiz yeşil sırlı çömleklere konulurdu. Özellikle reçellere, küflenip bozulmasın diye, özel işlem uygulanırdı. Boğazına kadar doldu çömleğin ağzına temiz bir bez gerdirilip iyice bağlandıktan sonra üstüne bir iki kat üzüm veya incir yaprağı yerleştirilirdi. Bunlar da, birkaç kez elden geçirilerek dinlenmiş çamurla iyice sıvanır, böylece çömleğin hava alması önlenmiş olurdu.

Kışın o çömleklerin açılması benim için çok değerli tören hükmündeydi. Çamur, alt tarafı bıçakla gevşetildikten sonra şapka gibi çıkarılınca, halâ yeşilliğini koruyan yapraklar görülürdü. Bunlar da özenle kaldırılıp son olarak koruyucu bez de bağlarından kurtulduğunda, çömleğin içinden o güzelim özgün koku yayılırdı. Bizde olsun, halamlarda olsun, çömlek açılır açılmaz ilk sunum benim hakkımdı.

Biz yaşadık, yaşadık!.. Şimdiki çocuklar yaşadıklarını sanıyor.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor