12 EYLÜL SABAHI TÜRKİYE DERİN BİR “OHHH!..” ÇEKTİ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Daha şafak sökerken komşular birbirini uyandırıp “Televizyonu aç!..  Darbe oldu!..” diye uyarıyordu. Pek çoğumuz, gözlerimizi oğuştura oğuştura televizyon ekranına çivilendik. 1980 yılında sadece TRT televizyonu vardı ülkede. Hemşerimiz, Adanalı Mesut Mertcan Sıkıyönetim Komutanlığının 2 Numaralı Bildirisini okuyordu. Ardından Marş, sonrasından da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren geldi beyaz cama. Paşa, Kara Hava, Deniz ve Jandarma Komutanlıklarına mensup Silâhlı Kuvvetlerin İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını aldığını ve ülke yönetimine bütünüyle el koyduğunu söylüyordu. Evren, bu harekâtı neden başlattıklarını da kavga,  kargaşa, akan kanlar ve 124 kez oylama yapılmasına karşın Cumhurbaşkanı seçilememiş olmasına bağlıyordu.

ÜLKE “OHH!..” ÇEKTİ

Aylarca oluk oluk kan aktıktan ve ülke kargaşa içinde çalkalandıktan sonra Asker’in idareyi ele alması ülke çapında rahatlık getirmişti. Öyle ki, bazıları Sokağa Çıkma Yasağı için, “Zaten can korkusundan dolayı sokağa çıkamıyorduk ki…” şeklinde konuşuyordu. Darbe üzerine, sıcağı sıcağına yapılan ilginç yorumlardan biri de, “Artık ne yapılacağını bilemeyen iki lider, Demirel ve Ecevit,  orduya (Lütfen artık gelip siz el koyun. Bu böyle olmayacak dediği” şeklindeydi

Mesut Mertcan sık sık bildiri okuyordu. Öğrendik ki, Başbakan Demirel ve Ana Muhalefet Başkanı Ecevit eşleriyle, MSP Genel Başkanı da yalnız olarak geçici bir süreyle koruma altına alınmıştı. MHP Genel Başkanı Türkeş ise konutunda bulunamamıştı. Aslında Türkeş gece yarısı uyandırılarak haberdar edilince konutundan gizlice ayrılıp izini kaybettirmişti  ve 3 gün sonra teslim olacaktı.

KAPKARA KONSEY

Hoşgörü ve hatta mutlulukla, pek az kişi tarafından endişeyle karşılanan Darbe Ekibi, Kenan Evren başkanlığında, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşuyordu. Bu beş isim, Milli Güvenlik Konseyi adıyla imzaladıkları Bir Numaralı Bildiriyle Darbeyi duyuruyordu.

Konsey, İki Numaralı Bildirisiyle de ülke genelinde 13 sıkıyönetim bölgesine 13 generalin komutan olarak atandığını duyuruyordu. Bildiriler peşpeşe gelirken, arada bir falan bölge sıkıyönetim komutanlığının da tebliğleri duyurulmaktaydı.

7 numaralı bildiriyle, siyasi parti faaliyetlerinin yasaklandığı, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki dernek ve sendika faaliyetlerinin de durdurulduğu duyuruluyordu. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü ile birlikte polis teşkilâtı da tamamiyle Jandarmaya bağlanmıştı. Bu arada, Emniyet genel Müdürü, MİT Başkanı ve TRT genel Müdürü de tecrit edilmişti.

İlk tepkiler çoğunlukla olumlu ve rahatlatıcı bulunmuştu. Fakat aradan aylar geçtikten sonra, 12 Eylül’e giden yolun bizzat bu konsey tarafından ve uzun süren hazırlıklardan sonra özellikle açılmış olduğu anlaşılıyordu. Daha önceden de yazdığımız gibi, Demirel, yıllar sonra, Evren’i Çankaya’ya oturtmak için kan dökülmesine özellikle engel olunmadığını söyleyecekti. Gerçi aynı sözler, daha sonra bir televizyon söyleşisinde bizzat Evren tarafından “Koşulların olgunlaşmasını bekledik” şeklinde ifade edilmişti. 12 Eylül’ün, ülke için pek az yarar fakat pek çok zarar verdiği giderek anlaşılacaktı.

Asıl acı haberler ise, aylar sonra cezaevlerinden gelecekti. İnsanlıkla asla bağdaşmayacak ve inanılması çok zor işkence haberleri yayıldıkça bir zamanlar saygı duyulan Konsey Yönetiminin itibarı gölgelenecek, hatta kararacaktı.

YARIN: O İLK GECENİN PERDE ARKASI

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor