Sağlık Çalışanları ‘Beyaz Eylem’ yaptı

ADANA (BÖLGE)-Hekim ve sağlık çalışanları Dr. Ersin Arslan’ın öldürülme yıldönümü olan 17 Nisan’ın “Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” ilan edilmesi için ‘Beyaz Eylem’ yaptı.

Dün sabah saatlerinde sağlık kurumlarında öldürülen hekimler için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunan hekim ve sağlık çalışanları daha sonra Seyhan Devlet Hastanesi önünde buluşarak basın açıklaması yaptı.

Adana Tabip Odası, Adana Eczacı Odası, Adana Veteriner Hakimler Odası, Adana Barosu, Adana TMMOB IKK, SES, Genel Sağlık iş, Türk Sağlık Sen, Anadolu Ebeler Derneği, Dev Sağlık İş, Pratisyen Hekimler Derneği yönetici ve üyelerinin destek verdiği ‘Beyaz Eylem’de şiddeti protesto ederek yakalarına siyah kurdela taktılar.

Kurumlar adına basın açıklamasını okuyan Adana Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, “Hekim ve sağlık çalışanı arkadaşlarımız sağlık hizmeti üretirken yaşamlarını kaybettiler.” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Hilal, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Dr. Edip Kürklü 21 Temmuz 1988 tarihinde tedavi ettiği hastasının yakını tarafından katledildi. Dr. Göksel Kalaycıoğlu 12 Kasım 2005 tarihinde Çapa Tıp Fakültesi’nde uzun süredir tedavisi için uğraştığı bir hastanın yakını tarafından öldürüldü. Dr. Ersin Arslan sonradan kendi adını alacak olan Gaziantep Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi’nde uzun süredir tedavisini sürdürdüğü bir hastasının yakını tarafından 17 Nisan 2012 yılında vahşice katledildi. Dr. Kamil Furtun 29 Mayıs 2015 tarihinde Samsun Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi’nde yargıda çok sayıda dosyası bulunduğu halde hastanede çalışan bir kişi tarafından katledildi. Dr. Aynur Dağdemir ise 19 Kasım 2015 tarihinde Samsun’da bir özel hastanede cinayete kurban gitti. 29 Mart 2017 tarihinde Dr. Hüseyin Ağır Aksaray’da çalıştığı ASM’de saldırıya uğradı ve vahşice öldürüldü. Dr. Fikret Hacıosman 2 Ekim 2018 tarihinde İstanbul’da çalıştığı bir özel hastanede hastası tarafından öldürüldü.

Sağlık sektöründeki ölümler cinayetlerle de kalmadı. Çalışma koşullarının ağırlığı ve idari baskılar yüzünden Dr. Melike Erdem 30 Kasım 2012 tarihinde Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kendi yaşamına son verdi.”

ÖLMEYENLERİN İSİMLERİ DUYULMADI

“Bu tarihler arasında yüzlerce arkadaşımız çalıştığı kurumlarda ölümle yüz yüze geldi ve ölümle sonuçlanmadığı için kimse isimlerini bile duymadı.

 Kimi zaman Suruç’ta olduğu gibi hastaneler basıldı, kimi zaman Urfa’da tanıklık ettiğimiz gibi hekimlerin kafalarında kaldırım taşları parçalandı ve bazen İzmir’de olduğu gibi Aile Sağlık Merkezleri basılıp hekimlerin kafaları kırıldı. Sağlıkta şiddet bitmiyor, aksine saldırganlar her geçen gün daha da vahşileşerek, planlayarak ve pervasızca saldırmaya devam ediyor. Daha geçen hafta Adana’da bir Aile Sağlığı Merkezi’nde bir saldırı ile yüz yüze kaldı hekimler.

 Biz sağlık çalışanları ise, bu saldırılardan sonra kimi zaman iş bıraktık, kimi zaman hastanelerimizin, sağlık kurumlarının bahçelerine çıktık ve uyarı eylemleri yaptık, kimi zaman da halka “şiddete karşı hep birlikte dur diyelim” diyerek nöbetler tuttuk. Gün geldi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sabahlara kadar komisyon toplantılarına katıldık ve bu şiddeti durdurmanın çarelerini bulmaya çalıştık ve sesimizi duyurmak için yürüyüşler yaptık. Ancak hükümet tüm bu katliamları ve hekimlerin sağduyusunu görmesine karşın sağlıkta şiddeti durdurma noktasında herhangi hukuki bir düzenleme için bir adım bile atmamıştır. Tam tersine sağlık çalışanlarının yaşamlarını ve çalışma haklarını yok sayan uygulamalarını arttırarak sürdürmüştür. SABİM ve CİMER gibi uygulamalarıyla sağlık çalışanlarını hedef tahtasına oturtmaktan asla geri adım atmamıştır.

Neredeyse biraz da “hak ediyorsunuz” dercesine, şiddetin sorumlusu sağlık çalışanının kendisiymiş gibi, sağlık çalışanlarına iletişim dersleri vermeye çalışmıştır. Sağlık bakanlığı bilmelidir ki, şiddeti bir iletişim dili haline getirmiş olan saldırganları, sağlık çalışanlarına iletişim dersleri vererek çözmek son derece yüzeysel, iyimser ve bilim dışı bir bakış açısıdır. Performans sistemi ve özelleştirme uygulamalarının sağlıkta şiddeti arttırdığına yönelik görüşlerimiz dikkate alınmamıştır.

Bir taraf olmamızın bize verdiği yetki ile sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik hazırladığımız yasa tasarısı görmezden gelinmiştir. Farkındalığı arttırıp, şiddet olaylarına dikkat çekmeyi amaçlayan 17 Nisan tarihinin “Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü” olması teklifimiz dahi irdelenmeden reddedilmiştir. Sağlık Bakanlığı yazık ki dün olduğu gibi bugün de Türk Tabipleri Birliği’nin, sendikalar, meslek odaları ve STK’ların sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik görüşlerini umursamamış, bu yöndeki haklı taleplerine kulaklarını tıkayarak, şiddetin ve hekim ölümlerinin adeta önünü açmıştır.

Bilinmelidir ki, bizler sağlık çalışanlarının örgütlü güçleri olarak, Dr. Ersin Arslan’nın ölüm yıldönümünde tüm sağlık çalışanlarının can güvenliğini sağlamak için sürdürdüğümüz mücadeleyi bir an olsun bile gündemden düşürmeyecek ve şiddeti tamamen önleyene kadar mücadeleden geri adım atmayacağız.

 Bugün tekrar Sağlık Bakanlığı’nı hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının can güvenliğini sağlamak konusundaki sorumluluğunu yerine getirmeye ve bu konuda meslek odaları ve sendikalar ile ortak hareket etmeye çağırıyoruz. Bu doğrultuda 17 Nisan’ın “Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü” olarak kabul edilmesinin ve sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik yasa talebimizin yaşama geçirilmesinin önemli bir adım olacağını tüm kamuoyu önünde Sağlık Bakanlığı’ndan talep ediyoruz.”

Açıklamanın ardından katılımcılar, şiddeti alkışlarla bir kez daha protesto etti.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor