TENEKECİ MEVSİMİ

Adana’nın kışı Aralık başından Şubat ortasına kadardır. Bundan sonra yağış ve güneş dönüşümlüdür. Soğuklar sayılı günlerde etkili olur.
Çocukluğumuzda, Aralık yağmurları çok daha fazlaydı. Hele Şubat, hele Şubat, dökerdi ha dökerdi. O kadar ki, büyüklerimiz tarafından “Sidikli Şubat” diye anılırdı. Şubat yağmuru bir başlar, kesintisiz günlerce sürerdi. On beş Şubat’tan itibaren de, bahar yüzünü gösterir, etraf yeşillenir, sığır gözü denilen beyaz ve küçük sarı papatyalar bir anda ortalığı kaplardı. Yağmur ise Mayıs ortasına kadar varlığını anımsatır, bazen de yeri ve çatıları on santim kadar dolu kaplardı.
TENEKECİLER
Birkaç tenekeci vardı ki, bunlar gerçekten ustadan icazet almış, gerçek zenaatkârdı. Daha sonbahar ortalarında soba ve soba borusu üretimine geçmiş olurlardı. Yine kışa hazırlık olarak çift kapaklı mangalları da hazırlayıp alıcıya sunarlardı. Maltız ve maşayı unutmadan mevsimlik listeye alalım. Gerçek ustalar soba, boru ve mangalda lehim kullanmazdı. Zira yüksek ısıda lehim eriyebilirdi. Levha boru mu yapacak, uzunlamasına olan kenarları dört beş milim kadar, birini içe, birini dışa kıvırıp geçmeli olarak bağladıktan sonra da, ayrılmasın diye döverdi. Mangal kapaklarındaki bağlantılar da perçinle tutturulurdu.
“Perçin nedir?” sorusu gelebilir; anlatalım efendim… Rahat dövülebilen, demirden biraz daha yumuşak, genelde üç dört milim çapında, bir santim uzunluğunda metal silindir düşünün. Bir ucu çivi başı gibi genişletilmiş. Tutturulacak parçalar üst üste konulup zımbayla delindikten sonra perçin bu delikten geçirilip ters taraftan dövülür. Bu kez de düz olan ucu genişler ve artık yerinden sökülemez.
İSPİRTO OCAĞI
Tenekeci Hüseyin Ustanın dükkânı, Yeni Müze yolu ile Eski İstasyon bağlantılı tren hatlarının kesiştiği noktanın Kuzeyinde, köşe başındaydı. Hüseyin Ustanın yaptığı ispirto ocağı ünlüydü. Yemek ısıtmak, çay suyu kaynatmak, kahve pişirmek, sahanda sucuk, yumurta hazırlamak için mükemmel araçtı ispirto ocağı. İspirto deposu yaklaşık 15 santim çapında, dört-beş santim yüksekliğindeydi. İnce demirden üç ayağa lehimlenirken yerden iki-üç santim yüksekte olurdu. Alttan ve üstten hafif bombeliydi. Yukarıda, tam ortada bir santim kadar çapı olan delik üstüne bir-bir buçuk santim yüksekliğinde borucuk bulunur, bunun içinden sıkı sıkı geçirilmiş üstüpünün (iplik fabrikalarında masura artığından çıkmış dolaşık iplik demeti) sadece bir santim kadarı dışarı bırakılıp gerisi depoya salınırdı. Deponun bir yanında da kapaklı, küçük bir giriş ağzı olurdu ki, ispirto buradan dökülürdü. Kibriti çakar çakmaz tatlı mavi-menekşe arası bir alev hizmete girerdi. Söndürmek için de güçlü bir üfleme yeterliydi. İspirtoya gelince, hemen her bakkal tarafından satılan menekşe renkli alşkoldü. Özellikle yağışlı günlerde avludaki ocağı veya maltızda kömürü yakmak zor olacağından, ispirto ocağı can kurtarıcı sayılırdı.
OLUKLAR, KAZANLAR HUNİLER, LEĞENLER
O yıllarda plâstik pek yaygın değildi. Küçüklü-büyüklü huniler hep tenekeci ürünüydü. Ufak ve orta boy kazanlar, leğenler ile benzeri eşyalar için de tenekeciye gidilirdi. Saçak kenarındaki toplayıcı oluklar olsun, suyu aşağıya indirecek borular olsun, bunlar da tenekeci tarafından hazırlanırdı.
Şu anda sayamayacağım yığınla ürün bu zenaat erbabının elinden çıkardı. Anlayacağınız, bu mevsim, aynı zamanda tenekeci mevsimiydi.
Geçenlerde böyle bir ustaya gerek duydum. Sağ olsun, işimi gördü görmeye de, eski ustaların becerisinden çok uzaktı hareketleri.