Adana’nın tarımı masaya yatırıldı

ADANA (İHA) – Tarım ve Orman İl Müdürü Muhammet Ali Tekin, Adana’da 2018 yılında çiftçiye verilen desteğin bir önceki yıla göre yüzde 70-80’lık bir artışla 440 milyon olduğunu söyledi. Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru da Amerikalı çiftçinin, konsolosun, Türkiye’nin ektiği ürünlerin miktarını uydudan takip ettiğini Türkiye’nin de kendi uydusu ile bu rakamları doğru tespit etmesi gerektiğini kaydetti.
Türk Kızılayı, Yeşilay Cemiyeti, Birlik Vakfı, Türkiye Gençlik Vakfı, Adana Valiliği Sivil Toplumla İletişim Müdürlüğü, Eğitim Kalkınma İşbirliği ve Planlama Derneği’nin organize ettiği, Çukurova Kalkınma Ajansı’nın ev sahipliğini yaptığı Sivil Diyalog Buluşmaları toplantısının beşincisinde Adana’nın tarımı masaya yatırıldı.
Program moderatörü Türk Kızılayı Adana Şube Başkanı Ramazan Saygılı tarımın önemli merkezlerinden olan Adana’da Tarım Ve Orman Bakanlığının çalışma ofisi açması gerektiğini belirterek, “Tarımın tüm tarafları ile istişare içinde olarak, yeni bir milli tarım politikası oluşturulmalı. Milli tarım bakışı ve bunun gereğini tüm tarafların yapması hem bugünümüzü hem de yarınlarımızı kurtaracaktır. Tarımda yeniden bir bakış geliştirirken tüketimde de israftan uzak sıfır atık bilincini geliştirmek gerekiyor” diye konuştu.
Toplantıda konuşan Tarım ve Orman İl Müdürü Muhammet Ali Tekin, Adana’da OSB ile balıkçılıkla ilgili çalışmaları olduğunu belirterek, “Katma değeri yüksek olan ürünlere bizim sahip olmamız lazım. Bizim tarımda en çok katma değeri olan sektör balıkçılık, seracılık ve hayvancılık. Bu 3 sektörün katma değeri çok yüksek 1 kilo et 50-60 TL, 1 kilo mısır 1 TL. aralarında 50-60 kat fark var. Adana’da ürün çeşirini bizim yerleştirmemiz lazım. Neyi önce yapmamamız lazım. Neye daha çok önem vermemiz lazım. Bunları belirlememiz lazım. Şuan belirlediğimiz bu üç konu üzerinde ciddi bir çalışmamız var. Çiftçilerimizi alıştırıyoruz. Çiftçilerimize devletimizin desteklerinin ulaşmasını sağlamak çok önemli. Adana’da 2016 yılındaki destek miktarı 283 milyon. 2018 yılına geldiğimizde bu rakam 440 milyon oldu. Yani yüzde 70-80’lık bir artış söz konusu. Bunun sebebi şu çünkü biz üreticiye ‘senin destek alman gerekiyor neden almıyorsun’ diyoruz. Destek almasını engelleyecek faktörler varsa bunları kaldırmaya yardımcı oluyoruz. Bu noktada başarılı olduğumuza inanıyoruz. 2. hamlemiz bunların yatırıma dönüşmesi. Adana’da önceki yıllarda yıllık 10 proje yapılıyorsa şimdi 200 proje yaklaştık. Bunlarda desteklemenin ana kalemini oluşturuyor. Bunlara önem vermemiz gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Narenciye sektörünün gelişmesi gerektiğini söyleyen Tekin, “Yarın narenciye tozu, sıkılmış narenciye suyu, reçeli vs. bunların mamül olarak satılmasıyla 1 TL’lik ürün 10 TL’ye satılabilir. Örneğin gıda fuarında bir firma bütün meyveleri hamur haline getirip yufka gibi açmış ve pestilini yapmış. Bunları kurutma sistemiyle kurutmuş paketlemiş. Bu ürünleri 50 gramı 10 TL. Bu bir yenilik işte bunun peşinde olmalıyız. Adana’daki üretimi ve tüketilecek malzemeyi biz burada tüketicinin sofrasına gidecek hale getirmeliyiz. Balıkçılık sektöründe de bizim 10 bin ton civarında balık üretimimiz var. Bu balık üretimini 3-4 yıl içinde hedefimiz 20 bin tona çıkarmak. Bunu da nasıl sağlayabiliriz kuracağımız balıkçılık OSB ve denizde kurulacak tesisle. O şekilde de 5 sene sonra yaklaşık 100 bin ton balık üretmeyi hedefliyoruz. Tarımdaki temel hedefler bunlar hedef koyup bu hedeflere ilerlemek gerekiyor ve bunları yaparken en önemli şey zaman. Zamanla yarışıyoruz. Bu noktada yapacağınız herhangi bir işte mutlaka zaman sınırı koymanız lazım. Mesela şuan Karataş-Tuzla bölgesinde en çok sebze meyve üretilen alanalar domates, biber, patlıcan gibi örtü altı ürünler. Geçen seneden beri uğraşıyoruz oraya bir salça fabrikası kuruldu. İleride turşu ve sebze kurutma dolmalık, biber patlıcan gibi ürünleri kurutacak bir fabrikada o bölgeye bir can suyu olacak. Çiftçinin satamayacağı ürünü değerlendirebileceği alan olması bizi mutlu etti” şeklinde konuştu.

“Türkiye’de asıl problem tarıma siyasetçinin bakış açısı”
Toplantının diğer konuşmacısı Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, tarımın dünyadaki en önemli sektörlerden biri olduğunu ifade ederek, “Türkiye’de asıl problem tarıma siyasetçinin bakış açısı. Neden? Çünkü tarımın nüfusu çok fazla yüzde 60’a yakın tarım nüfusu var. Fukaralık problemi olan bir sektör. Seçim zamanı ‘kim ne verirse ben fazlasını vereceğim. Borcu erteledim, faizi sildim’ gibi yanlış politikalarla tarıma bakış açısı hep oy alma peşinde olan siyasetçiler yüzünden. Hala da yanlış yapılıyor bende her yanlış söylendiğinde düzeltiyorum köylüye ‘çiftçi’, çiftçiye ‘köylü’ deniyor. Hayır köylü başka çiftçi başka. Esnaf, sanayici köylü olamaz mı? Köylü köyde yaşamını sürdüren insandır. Ama çiftçilik bir meslektir. Köylü illaki çiftçi olacak diye şart yoktur. Çiftçiye oy deposu diye bakılmış halbuki çiftçilik bir meslek. Ama bu yanlışlar yapıla yapıla düzeltilmeye başladı. 80’li-90’lu yıllarda kimi zaman desteklerin kara deliğe atılan para olarak görüldüğünü söyleyen köşe yazarları vardı. ‘Tarımla ilgilenenler köyde kahvehanede oturuyor, devlet bunlara destek veriyor diyenler’ vardı. Ama bunu söyleyenler gördüler ki dünyada kıtlık olduğunda gıdaya ihtiyaç olduğunda bu bakış açısı Türkiye’de değişti şimdi bakıyoruz bu köşe yazarları, ekonomistler bakıyoruz tarıma verilen desteğin az olmasından yakınıyorlar” dedi.
Doğru, 2000’li yıllarda gelindiğinde çiftçimizin bir Tarım Kanunu olmadığını kaydederek şunları söyledi:
“Hangi bakan gelse kendi bakış açısıyla tarıma yön verir, destek verir bir kredi faizini siler bu da devletin zarar hanesine yazılırdı ama artık Tarım Kanunu sayesinde bu devir geçti. Artık Türkiye’de tarım kanunen desteklenecek nasıl desteklenecek gayri safi milli hasılanın yüzde 1’inden az olmamak şartıyla böyle hayır bunu eleştiririz ama atılan adım doğru. Bunun yanında yapısal olarak geç olsa da yapılan değişiklikler oldu. Mesela tarımın en büyük problemlerinden biridir. Hasat zamanı 1 aydır ama o ürüne ihtiyaç 12 aydır. Mesela buğdayı 12 ay boyunca tüketilmesi gerekir ama hasat Türkiye’de 3-4 ay içinde biter. 12 ay talep olur hasat zamanı fiyat düşer diğer aylarda yükselir bu da tarımın yapısal önemli bir problemdir. Ama bu problem için gelişmiş ülkeler ne yapmış. Lisanslı depoculuk ve future opsiyon piyasalarının oluşması. Lisanslı depomuz çalışmalara başladı. Ticaret Borsamızda başarılı bir depo kurdu. Başarı sadece malı oraya koymak değil. Malın finans piyasalarında da işlem görmesini sağlamaktır başarı. Siz dünyanın başka ülkelerinden yatırımcıları Türk buğdayına, pamuğuna, mısırına yatırım yapmayı sağlarsanız o zaman tarımın finansal sorununu kendi kendine çözmüş oluruz. Tarımda afet olduğu zaman siyasetçinin kapısına gidip ‘borcumuzu erteleyin, gübre yardımı yapın’ diyorduk ama modern dünyada sigortacılık gelişmişti bizde o kadar gelişmiş değildi. Şimdi modern dünyanın bence bir adımda önüne çıktık ispanyadan aldığımız modeldir bu TARSİM modeli. Ama İspanyol çiftçi ve temsilciler bu yasanın nasıl işlediğini bize soruyorlar. Bu da onlardan bir adım önde olduğumuzu gösterir. Yanlışımız ve eksikliklerimiz yok mu var. TARSİM aracılığıyla önemli adımlar attık.”
Küresel ısınmanın Türkiye’de en çok Çukurova’yı etkileyeceği söylendiğini belirten Mutlu Doğru, “Adana bölgesinin neredeyse Mısır’daki Kahire gibi bir iklime geleceği ve iklimin daha kuzeye kayacağından bahsediyor bilim adamları. Bugünlere hazırlık yapmak politikalar üretmek zorundayız aksi takdirde bugünleri ararız” dedi.

“Tarımda Türkiye’nin gerçek sayım yapması gereklidir”
Tarımdaki sayımın istatistiki bilgilerin doğru olmadığını inandığını söyleyen Doğru, “Türkiye’nin tarımda gerçek sayım yapması gereklidir. Bugün Türkiye’nin kendi uydusu var. Amerikalı çiftçiler, konsolos geliyor. Bizim ektiğimiz pamuk miktarını, mısır miktarını söylüyor. Çünkü uydudan görüyor ve söyledikleri rakamları bizden doğru çıkıyor. Bizimde uydu yoluyla ne kadar mısırımız, pamuğumuz, ineğimiz, koyunumuz ne kadar varsa tespit etmemiz lazım. Ben bu rakamların çocuğunun yanlış olduğu kanaatindeyim” diye konuştu.
Doğru, Türkiye’nin sebzede ve meyvede sorunu olmadığının vurgulayarak, “Bakmayın bu sene patates soğanda hastalıktan, aşırı yağıştan dolayı eksiğimiz oldu ve ithalata gittik. Ama biber, domates, salatalık, yeşil fasulyeyi dışarıdan getirdiğimizi ben duymadım. Ama bir Rusya’ya, Ukrayna’ya gidin bunların hepsi yurtdışından ithaldir” dedi.
Adana Ticaret Borsası Meclis Başkanı Osman Bağış da Adana’nın tarımdan dolayı göç alan bir şehir olduğunu vurgulayarak, “Bugün ben Türkiye’deki toprak yapısının sulandığı zaman pamuk, mısır, buğday içinde yeterli olacağını düşünüyorum. Çiftçi insan nüfusunun azalmasının sebebi çiftçinin desteklenmemesidir” ifadesini kullandı.
Adana’da 13 tane lisanslı depo olduğunu ve çiftçiye avantajlar sağladığını belirten Bağış, şunları söyledi:
“Çiftçiye lisanslı depoya getirdiği ürün karşılığı ton başı 25 TL nakliye desteği veriliyor. Üreticiye diyor sen getirirsen ürününü senden stopaj kesintisi yapmayacağım diyor yaklaşık 30 TL’de bunun büyük avantajı. Aylık 6 TL kira desteği veriyor devlet. Analiz desteği de veriyor her kamyon başına 25 TL. İnanılmaz derecede önemli bir proje inşallah bundan sonra faydası olacak. Bölge olarak pamukla anılıyoruz. Fakat çırçır fabrikalarımız az. Pamukta da lisanslı depo düşünüyoruz. Çünkü bizim burada pamuk konusunda alt yapısı olan bir şehiriz. 25 bin dönüm kapalı alanla pamukta lisanslı depo yapacağız. Pamukta lisanlı depo herkesin çırçırlanmış olduğu pamuğu balya sistemiyle oraya koyup onun için yüzde 75 kredi kullanıyor ve hepsi sigortalı. Şuan için üreten anında satma istiyor çünkü bütün sermayesi çırçır fabrikasında yatıyor ve bir yangında da bütün varlığını kaybediyor.”
Narenciyede soğuk hava projesi olduğunun altını çizen Bağış, “Bu soğuk hava deposunun bölge için ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz” dedi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor