HATAY’DAN GELEN GENÇ KIZIN İÇLİ SÖYLEMİYLE DUYGULANDI

BİRİNCİ BÖLÜM

Sene 1938… Mayısın 24’ü; günlerden Salı… Sonsuzluk yolculuğundan sadece 169 gün önce Adana’ya gelmiş olan Mustafa Kemal Paşa, hissettirmemeye çalışsa da dayanılmaz acı içinde; halsiz ve bitap, askerin geçidini ayakta izliyor. Paşa, iki gün önce de Mersin’de benzer bir geçitte askeri selamlamıştı. Amaç, Hatay’ın sınırlarımız içine alınması çabamıza taş koymayı sürdüren Fransa’ya gözdağı vermekti. Paşa’nın adeta can çekişirken katlandığı bu yorucu gezi siyaseten başarıyı getirmiş, “Benim davamdır” dediği Hatay Meselesi mutlu sona yönlendirilmişti. Şu var ki, Adana, Gazi’nin Anadolu’ya son gezisi noktası olmuştu. Ayrıntılara ileride döneceğiz.

ADANA’DA BİTİRDİĞİ ADANA’DA BAŞLADI

Mustafa Kemal Paşa Devlet Başkanı olduktan sonra Adana’yı ilk kez 15 Mart 1923 günü onurlandırmıştı. Geliniz o günden bir bölümü Atatürk’ün en yakınları arasındaki Kılıç Ali’den okuyalım:

“Bir Pazar günü Adana’ya gitmiştik (*). Atatürk o gün halkın olağanüstü tezâhüratı ile karşılanmıştı. Bu gezide müşir (mareşal) üniforması taşıyordu. Kendisini candan bir sevgi ile karşılayanlar arasında kadınları ve kızları siyah matem kıyafetlerine bürünmüş bir de İskenderun heyeti vardı. Bu heyeti oluşturan, siyah giysili kızlar, ellerinde “Bizi de kurtarın.” cümleleri yazılmış pankartlar olduğu halde Atatürk’ün huzuruna çıkmışlardı. Kızlardan biri titrek bir sesle, Gazi’yi ve çevresindekileri çok etkileyici bir konuşma yaptı. Kızın gözyaşları içinde söylediklerini dinleyen Gazi kendini zor tutuyordu. Fevkalâde üzgündü. Kızcağızın söyledikleri Gazi’yi öylesine etkilemişti ki konuşma biter bitmez dayanamadı, üzgün ama hiddetli bir sesle: “KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU DÜŞMAN ELİNDE KALAMAZ” dedi ve yürümeye başladı. Atatürk’ün bir müjde anlamındaki bu sözleri halkı büsbütün heyecanlandırdı ve sevindirdi.”

PAŞA’YI ETKİLEYEN O KIZ VE O SÖZLER

Kılıç Ali’nin bahsettiği duygulu hitabı Antakyalı Affan Efendinin Kızı

Ayşe Fitnat tarafından yapılmıştı ve şöyleydi:

 

“Selam sana ey sarian hale-i ikbali (geleceğin apaçık ışığı)  Büyük Halaskârımız (Kurtarıcımız). Hürmet sana ey İslamiyet’i kurtaran büyük gazimiz. Ey zulümleri yıkan, mazlumları sevindiren Türk Kahramanı. Ey ağlayan masum gözlerin, sızlayan Türk kalplerinin kahramanı…

Kudümünle (ayak basarak) bugün Adana’da yeni bir hayat tecelli ediyor. Parlak ümid-i istikbal (gelecek ümidi) doğuyor. Fakat ve esfa ki (heyhat ki) Adana’nın güzel bir parçası olan zavallı Antakya ve İskenderun’da yüzbinlerce hemşerimiz düşman çizmeleri altında sürünüyor. Mini mini Türk yavruları boğazlanıyor…
Ey ulu gazi bizi kurtar… Ey ulu gazi bizi kurtar… Ey ulu gazi bizi kurtar… İşte biz, Antakya ve İskenderunlular, sevinerek ayaklarının altında ölmek istiyoruz. Eminim ki ruhumuz sizi Antakya muhitine götürecek.. Afitab-ı Kemal (Kemal’in güneşi) oralarda bütün kuvvetiyle şark edecektir (doğacaktır).
Yaşasın Ulu Gazimiz… Yaşasın Şanlı Ordumuz… Yaşasın Büyük Türk Milleti… Yaşasın Adanalılar…”
(*):
Kılıç Ali gün hatası yapmış; Pazar değil, Perşembe günü gelinmişti.

 

YARIN: SABİHA GÖKÇEN SALONU BASIYOR

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor