GAZİ, CANINI DİŞİNE TAKIP ASKERLERİ SELAMLAMIŞTI
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Atatürk’ün “uhuletle ve suhuletle”, yani telâş etmeden ve nezâketle, Sancak olayını tam da istediğimiz kıvama getirmiş olması bazı ülkeleri rahatsız etmişti. Doğrusunu isterseniz Fransa’da da rahatsız olanların sayısı hiç de az değildi. Bir bakıma, her şeyi silip yeni baştan görüşme hayali içine girmişlerdi. Son tahlilde “Atatürk felç geçirdi, ölmek üzere” propagandası ile yoğun kampanya başlattılar.
Beyrut’tan yayılan haberler yetmezmiş gibi, 18 Mayıs 1938 günlü Fransız Gazeteleri de “Atatürk felç geçirdi, ölmek üzere…” şeklinde haber yayımladılar.
DOKTORLARIN “YAT” ISRARINI DİNLEMEDİ
Gerçekten de ağır hastaydı. Doktorlar günün 23 saatini yatıp dinlenerek geçirmesini istiyorlardı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak Cenevre’de olduğu için yerine Özel Kalem Müdürü Süreyya Bey vekâlet ediyordu. Süreyya Bey Atatürk’ün bu konudaki duyarlılığını bildiği hâlde, münâsebetsiz yayın ve propagandaları heyecanlı bir şekilde ona aktarıyordu. Atatürk, o günün akşamı Güneye gitmeye karar verdi. Adana ve Mersin’deki askerî birlikleri denetleyecek, durumu yakından görecek ve aynı zamanda dünyaya sağlığının yerinde olduğunu, ve gerekirse ordu gücünü harekete geçireceğini duyuracaktı.
19 MAYIS TÖRENLERİ SONUNDA YOLA ÇIKTI
Mersin’de trenden iner inmez o hâlsizliğiyle istasyonda hemen hemen kırk dakika süren askerî bir resm-i geçit yapılmasını emretti. Resm-i geçidin sonlarına doğru sancısının ıstırap verdiği ve ayakta güçlükle durduğu belli oluyordu. Kılıç Ali ve Yaver Salih Bozok kendilerine dayanmasını istediler. Kabul etmedi. Fakat geçidin bir önce tamamlanması için “Marş Marş!..” komutuyla askeri koşturdu.
Vali konağına dönüldüğünde bitkin gibiydi. Hemen dinlenmeye çekildi.
ATATÜRK ADANA’DA
Atatürk 24 Mayıs 1938 günü, 4 gün kaldığı Mersin’den Adana’ya hareket etti. Tarsus’ta kısa bir mola verdikten sonra geldiği Adana’da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Ulu Önder, Atatürk Parkı’nın önünden geçerken otomobilini durdurarak bir süre heykelini süzdü. Bu sırada çevreyi tıklım tıklım dolduran halkın coşkun tezahüratı alkışlara karışıyordu.
Vakit geçirmeden askeri geçit başlatıldı. Çok ıstırap çektiği belli oluyordu. Paşaya, oturması önerildi. Kabul etmedi. Geçiti sonuna dek izledi. Askerlerin intizamını çok beğenmişti; Tümgeneral İsmail Hakkı Akoğuz’u kutladı.
Adana’da kısa bir süre kaldıktan sonra Ankara’ya dönmek üzere hazırlandığı esnada yanına yaklaşan Vali Tevfik Hadi Baysal, Adanalıların hasretini ve kendisini daha çok görmek istediklerini ifade ederek bir müddet şehirde istirahat buyurmalarını rica etti. Bunun üzerine sabit bir noktaya dalarak biraz düşündükten sonra Salih Bozok’a dönen Atatürk, “Salih! Adana’yı gündüz gözü ile bir kere daha görelim” dedi.
Alkışlar ve “Yaşa… Var ol!..” sesleri arasında, o zaman Belediye Parkı olarak bilinen Ulus Parkı’na geldiler. Burada bir hasır koltuğa oturarak Seyhan nehrine dalgın dalgın uzun süre baktıktan sonra nehrin suyunun sulama amaçlı kullanılması durumunda ne kadar arazinin sulanacağı hakkında bilgi aldı. Mısır ile Çukurova’yı kıyasladı. Bu sırada ikram edilen portakal suyunu ise doktorunun zararlı olduğunu söylemesi üzerine içmeyerek şekersiz bir kahve istedi. Parkta yarım saat oturduktan sonra istasyona gelerek Ankara’ya hareket etti. Bu, Ulu Önderin Anadolu’daki son gezisinin son yolculuğu oldu. Doğrusunu isterseniz, Hatay Konusu Adana’da başlamış ve Adana’da bitirilmişti.
YARIN: 24 MAYIS SONRASI OLAYLARI