“GÜZ TELAŞI”NDAN “SEPKENLER”E (*)
”GÜZ TELAŞI”
Bir sanat ve insansı borç kabul ettiğimden adıma imzalanan bütün sanat kitaplarını alır almaz okumak bir huyumdur. Özellikle, “Çukurova Söyleşileri”nin kapsamında kitap/yayın koşullarına takılmamak için bir yazı çıksınla, çıkmasın olguları hak ve yapıt karşıtlıkları yüzünden başlangıçta birbiriyle çatışmaya girse de, arkasında durulabilecek bir kitap olarak her zaman hak eden kazanır. Bu, 86’da Şaban Akbaba’nın kitap yazısıyla başlayan bir süreçten bugüne kadar hep aynı olmuştur. Bu gün de işte Demet Duyuler’in “Güz Telaşı” ile “Sepkenler” adlı iki kardeş şiir kitabı altı yüzün üzerine bir tık yapmış durumdadır.
Dağınık durur
ağaçların saçları
rüzgârın ellerinde (Güz Bahçesi-s.9)
“zifir sağanak”ın güçlenen, somuttan soyuta uzanan doğa benzetmesiyle şiirle örtüşen çizgide “ağacı kesiyorlar ağacı/…//…/kimsesiz çiçekler açıyor kimsesiz” gibi doğaya yönelik pekiştiren uyarı ünlemeleri yazınsal duyarlılığı destekliyor. “Adım gibi biliyorum/ evim hep güzel kalacak” (s.15) dizeleri ise fazla derine dalmadan, “Dışarda Bahar Sesleri”nin albenisine umutlarıyla göz kırpan naifsi bir özlem ve inanç olarak da değerlendirilebilir. Bulut, yağmur, kuş gibi umut simgeleriyle kol kola yürüyen sepkende, belki de bir yüzleşme ve özeleştirel gerçeklik olarak yer alan kendinelikle şiir yolunu açan dizelerin hedeflendiği iç içelikte farklı ifadelerle de olsa bir bütünlük gözlendiği düşünülebilir: “…/ kalbimin tutulduğu yıldız/ nicedir bırakmış kendini/ bulutların keyfine//..bu sessiz/bulanık yaz gecesinde/ toplayıp eski hüzünleri/yürüdüm kendi üstüme” (İtiraf.18)
Sicili kancık bir ağızdan dökülen
kahkahalara delirerek
durup dinlenmeden yürüdün
burgacın karanlığına (Çözümsüz-s.35)
İşte bu şiirin üzerine hemen orda bir başka kendilik gösteren dizelerin üstlendiği bir şiir varsa o da “Peki Benim Zorum Nedir” adlı şiirdir.
Bakalım zoru neymiş…
Her gün böyle
kendinden çıkıp
bir orada bir burada
daha çok
anıları saklı sokakta
volta atıyor
çilesine yandığım
deli aklım
***
Peki benim zorum ne? (s.22)
Güncel ve gizil bir eleştirellik olarak da değerlendirilebilecek olan diğer bir konu ise madalyonun gizil bir eleştirellik taşıyan yönünde bulunan, Ahmet Kutsi Tecer’in, Münir Ceyhan tarafından da okul şarkısı olarak bestelenen, naifsi bir Anadolu garipliğini sahiplenmenin içtenliğiyle de bilincini ortaya koyan: “Orda bir köy var uzakta/ O köy bizim köyümüzdür/…” dizelerinin karşı kutbundaki “Adları azalan köyler…”le (s.11) ilgili güncel ve eleştirel vurgudur.
“SEPKENLER”(*)
Gemlik’e doğru
Denizi göreceksin;
Sakın şaşırma!
Orhan Veli
Dünyanın en kısa şiir türü olarak bilinen 17 hece (5-7-5) genel yapısındaki Japon haikularının, Türkçe/Japonca hece yapılarının birbirine benzemeleri nedeniyle bizde de iyi yerde olduğu bir yerlerden aklımda kalan küçük bir not… Kesikliği biçimin ustalığıyla güzelleşebilecek olan haikuların, Japon kökenli yapısındaki birimsel değerli kısa-uzun ses, açık-kapalı hecelerinin teknik dizimiyse edebiyatımızdaki aruz şiiri çağrıştırır… Türk şiirinde sayısız haiku örnekleri bulunsa da, Türkçe haiku dendiğinde de ilk aklıma gelen Orhan Veli’nin yalın çizgisine dökülen o sevimli şiiridir. Neden o?…Balıkesir gezisinde, Orhan Veli’nin bu şiirine konu olan o yerden geçerken aniden beliren şaşırtıcı doğa görselliğini apansız görüp, deyim yerindeyse damak tadıyla yaşatması sonucunda bu kanıya varmıştım. Orhan Veli, şiirine konu olan haklı gerekçeyi içerik olarak tam ortaya koyabilmişti. Bu haikunun bir uzantısı olan, öznel ve yöresel bir tablonun varlığı da yaşamımızda bulunaktaydı… Çocukluktan beri deniz mevsiminde sayısız kez gittiğimiz Karataş, Akdeniz’in güzelliğini tıpkı o apansız ve şaşırtıcı bir biçimde bizlerle buluşturmak konusunda Gemlik’ten geri kalmamıştı… Adana’nın o nemli ve boğucu sıcaklığından her boğulduğumuz o zamanlarda, denizin kucağına atıldığımız o tepemsi yolu aşarken de şaşırtıcı ve ferahlatıcı bu duygu benzerliğini her seferinde yaşamıştık. O nedenle ki, Orhan Veli’nin haikusu yöresel içerik değişikliği ve bir ufak teknik sapmayla duygularda yerini alan bir tipik şiirsel uyarı gibiydi artık!
Karataş’a doğru
Denizi göreceksin
Sakın şaşırma.
Demet Duyuler’in, Çukurova sıcağına da iyi gelen “Sepkenler”inden dizelere serpiştirilen akiularından ise gözüme kestirdiklerim olmadı değil… Başat içerik olgusu olarak çocuk izleği olan haikuların daha yoğun ve yakın durduğu söylenebilir…
38
Bir çocuk gibi
yapıştı yakama
haşarı haylaz (s.52)
“Güz Telaşı”nın yer yer görülen sağanaklarından yağmurla karın birlikteliğiyle “Sepkenler”e dönüşte tinselliğe evrilen şiir mevsiminin duygusal ve tinsel bir hava raporu sempatisine grafik çizdiğini de düşünmeden edemez insan..
37
Patlamış mısır-
Daracık avluda
Haylaz çocuklar (s.37)
İlginç benzetmelerden, çağrışımlara kadar simgelerle kaynaşıp yürüyen yalın haiku geçidindeki “haylaz”lık ve “patlamış mısır” gibi somut imgelerin yol açtığı şenlikte görselleşerek örtüşen, pekişen haiku izleri görülür… “Yaşanmadan bilinmeyen aşkla ölümü”(s.12); “Gökyüzünün yere, giyenler üşüdüğü beyaz bir kazak örmesi” (s.12) gibi duygusal ve haiku içeriğine koşut pastoral tablonun dizelerde kazandığı anlam; “Elinde pabuç, resimlerle dertleşen boyacı çocuk” (s.78) ve “Evlerin iş makineleriyle yıkılması” (s.110) insan/yaşam çizgisinde tekilden tümele uzanan görsellikle ilerlemeyi sürdürür:
91
Eski çardakta
çocukların gülüşü
bir salkım üzüm (s.67)
116
Pembe bulutlar
çocuğun düşlerinde
pamuklu şeker (s.84)
117
Derenin sesi
gecenin kuytusunda
insana ninni (s.84)
*(Güz Telaşı/ Şiir/ İzan Yayıncılık/ 2022/ 76 sayfa/ 50.-TL)
*(Sepkenler/ Şiir/ İzan Yayıncılık/ 2022/ 76 sayfa/ 55.-TL)