Türk hazır giyim sektörü iki yıldır ihracat kaybı yaşıyor
Türkiye’nin en çok ihracat yapan üçüncü sektörü olan hazır giyimde yaşanan ihracat kaybı son iki yıldır durdurulamıyor. Bu durumun sektörün 1980’lerden bu yana yaşadığı en uzun süreli daralma olarak kayıtlara geçtiğini söyleyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ramazan Kaya, “Maliyetlerimizdeki büyük artış, TL’nin değerlenmesi, kurun üzerindeki baskı ve iç pazarın daralması sonucu Türk hazır giyim sektörü ihracat pazarlarında artık sadece pahalı değil, çok pahalı hale geldi. Rekabet ettiğimiz Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi ülkelerden yaklaşık yüzde 60 daha pahalıyız. Alım gruplarının fiyat baskısı karşısında müşteri ve pazar kaybetmemek için kârsız hatta bazen bir miktar zararla mal satıyoruz. Artık sermayemiz de kaynağımız da kalmadı” dedi. Kaya, sektördeki kan kaybını durdurmak için finansal desteğe ve maliyet düşürücü programlara ihtiyaç duyduklarını da belirtti.
(HABER MERKEZİ)-Hazır giyim sektörünün kapsayıcılığı en yüksek sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği, 16-17 Ekim tarihlerinde düzenleyeceği 17. İstanbul Hazır Giyim Konferansı öncesinde bir basın toplantısı düzenleyerek hazır giyim sektörünün içinde bulunduğu durumu anlattılar..
TGSD Başkanları Ramazan Kaya ve Sanem Dikmen, TGSD Başkan Yardımcısı ve Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Cem Altan, TGSD Yönetim Kurulu Üyesi Serkan Eyüboğlu ile Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel’in katılımıyla gerçekleşen toplantıda, konferansın yanı sıra sektörün mevcut durumu ve geleceğine dair öngörüler de paylaşıldı.
Ramazan Kaya: “Bu yılı 18 milyar dolarlık ihracatla kapatabiliriz”
Sektörün ihracatının 21,2 milyar dolar ile tarihinin en yüksek rakamına ulaştığı 2022 yılının son çeyreğinden itibaren gerilemeye başladığını hatırlatan TGSD Başkanı Ramazan Kaya, “O günden bu yana gerileme devam ediyor. Bu kadar uzun süreli daralma 1980’li yıllardan bu yana bir ilk. Körfez Savaşı’nda, küresel krizlerde, pandemi gibi zorlu dönemlerde dahi böyle bir zorluk yaşamamıştık. Son iki yılda istihdam yüzde 15,3, üretim yüzde 17 daraldı. Kapasite kullanım oranı yüzde 55’e kadar geriledi. Sektörümüz bu daralma sürecinde her alanda en az yüzde 15 ila 20 arasında kayba uğradı. Kârlarda ve sermayede ise bu kayıplar çok daha yüksek. Eylül 2022’de 1,9 milyar dolar, Eylül 2023’te 1,6 milyar dolar olan ihracatımız, bu yıl Eylül ayında ise geçen seneye benzer şekilde 1,65 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yılın ilk 9 ayında, bir önceki yıla göre ihracatımız yüzde 8 civarında düştü. Ancak yılın son çeyreğindeki siparişler ile birlikte kısmen de olsa bir iyileşme bekliyoruz. Bunun neticesinde de bu yılı geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 6-7 oranında bir düşüşle kapatacağımızı öngörüyoruz. Bu da yıllık 18 milyar dolar veya bunun biraz aşağısına denk geliyor” dedi.
“Kârsız hatta zararına mal satıyoruz”
Kaya, sektörün yaşadığı ihracat kaybının nedenini ise şu sözlerle anlattı; “2022 yılı başından itibaren uygulanan ekonomi politikaları sonucunda sektörümüzün üretim maliyetleri önemli ölçüde arttı. Buna karşın Türk lirasının değerlenmesi, kurun üzerindeki baskı ve iç pazarın sıkılaşma politikaları ile daraltılması sonucu sektörümüz ihracat pazarlarında artık sadece pahalı değil, çok pahalı hale geldi. İki yıl öncesine kadar rekabet ettiğimiz Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi ülkelerden yaklaşık yüzde 20 daha pahalıydık. Kalitemiz, tedarik gücümüz ve ürün çeşitliliği gibi avantajlarımız sayesinde alım grupları bu farkı kısmen de olsa tolere edebiliyordu. Ancak günümüzde bu fark yüzde 60’lara ulaştı. Dolayısıyla alım grupları bu farkı tolere etmediği için kayıp yaşıyoruz. Alım gruplarının fiyat baskısı karşısında başka şansımız kalmadığından mecburen fiyatlarımızı da aşağı çekiyoruz. Birim fiyatlarımız geçen seneye göre yüzde 3 civarında düştü. Sektör olarak kârsız hatta bazen bir miktar zararla mal satıyoruz. Çünkü kapasitelerimizi ve müşterilerimizi kaybetmek istemiyoruz.”
“Sorunlarımız maliyet artışı, kur baskısı ve rekabet edememek”
Hükümetin ekonomi politikalarında ağırlıklı olarak enflasyon ve faize odaklandığını ancak sektörün daha büyük sorunları olduğunu ifade eden Kaya, “Bizim sorunlarımız maliyet artışı, kur baskısı ve rekabet ettiğimiz ülkelerle artık rekabet edemememiz. Bu sorunların üstesinden gelmek, kan kaybını durdurmak için de bazı taleplerimiz bulunuyor. Öncelikle maliyetlerin düşürülmesine yönelik desteğe ve orta-uzun vadeli finansal destek programlarına ihtiyacımız var. Kurun enflasyon derecesinde artması yönünde bir beklentimiz bulunuyor. Bizim için en önemli konulardan biri de asgari ücretin OVP’deki yeni dönem enflasyon hedefi ile belirlenmesi. Maliyetlerimizi ancak bu şekilde dengeleyebiliriz. Aksi durumda sektör olarak sermayemiz de kaynağımız da kalmadı” diye konuştu.
“2025 yılında da yüzde 5 küçülme olabilir”
“Ülkemizin içerisinde olduğu ekonomik durumun ve verilen mücadelenin farkındayız” diyen Kaya şöyle devam etti; “İhracata dayalı bir büyüme başarılı olursa dezenflasyon programı da başarılı olur. Bu nedenle ülkemizin en çok ihracat yapan üçüncü sektörü olan hazır giyim sektörünün desteklenmesi de programın hedefleri ile örtüşüyor. Eğer bu dengeyi sağlayabilirsek bir toparlanma sürecinden bahsedebiliriz. Ancak bu toparlanmanın bugünden yarına olmasını da beklemiyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında sektörümüzün yüzde 5 daha küçülebileceğini öngörüyoruz. En iyi ihtimal ile bu senenin rakamını egale edebiliriz. Ancak aynı kalmak veya daha sınırlı bir düşüş bile sektörümüzün geleceği açısından çok önemli.”
Sanem Dikmen: “Yeşil dönüşüme yatırım yapamıyoruz”
TGSD Başkanı Sanem Dikmen ise Türk hazır giyim sektörü ayakta kalma mücadelesi verirken küresel olarak sektörün gündeminde sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm olduğuna dikkat çekerek, “Alım grupları artık üreticileri enerjiden suya, iş güvenliğinden deprem yönetmeliklerine kadar birçok alanda skorluyor. Tedarik tercihlerini bu skora göre yapıyorlar. İyi skorlara ulaşamayanların oyunun dışında kalacağı bir sürece doğru hızla ilerliyoruz. Bunun yanında ürünün ilk aşamasından itibaren izlenebilirliği sağlayan dijital ürün pasaportu da sektörün gündemindeki diğer önemli konu. Aslında biz de Türk hazır giyim sektörü olarak son bir buçuk yıla kadar yeşil dönüşüme en hazır sektörlerden biriydik. Bu konuda çok ciddi yatırımlar yapılıyordu. Ancak şu anda mevcudiyetimizi korumaya odaklandığımız için bu alana yatırım yapamıyoruz” açıklamasında bulundu.
“Dünyanın dört bir yanından alım grupları konferansımız için İstanbul’a gelecek””
Sektörün gündemindeki konuları 17. İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nda ele alacaklarını belirten Dikmen, konferans hakkında da şu bilgileri paylaştı; “Bu yılın temasını Redefine, Realign, Refashion (Yeniden Tanımla, Hizalan, Şekillendir) olarak belirledik. Dünyanın dört bir yanından alım grupları ve sektör profesyonelleri ile birlikte değişen tüketici taleplerinin üretime ve modaya etkisi, sektörü giderek etkisi altına alan başta yapay zeka olmak üzere dijital teknolojiler, işletmelerin yeni yönetim şekilleri, tedarik zincirinde şeffaflık ve izlenebilirlik ve dünyadaki yeni yasal düzenlemeleri konuşacağız. Konferansımızın ikinci gününde ise alım grupları ve Türkiye’de faaliyet gösteren büyük e-ticaret sitelerini, B2B görüşmelerde yerli üreticiler ile bir araya getireceğiz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da üreticilerimizin yeni pazar ve iş bağlantılarının temellerini atacağı bir platform sunmayı hedefliyoruz.”