AYHAN BARUT: HESAP SORMAK VE YAŞANABİLİR BİR DÜNYAYA KAVUŞMAK MECBURİYETİNDEYİZ
CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut söz alarak yaptığı konuşmasında; “Güvenli gıdaya erişim temel bir insan hakkı iken, üretici ve besicilerin yeterince desteklenmediği, çiftçilerin tarımdan uzaklaştığı bir süreç yaşanıyor” diyerek, yoksulluk mücadelecisi Akın Özdemir’i de saygıyla andığını söyledi.
(HABER MERKEZİ)-CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Dünya Gıda Günü” panelinde yaptığı konuşmada sorunlara dikkat çekerek, “Hesap sormak ve yaşanabilir bir dünyaya kavuşmak mecburiyetindeyiz” dedi.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubeleri, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Şubesi, Adana Veteriner Hekimleri Odası, Adana Büyükşehir ve Seyhan Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği panel Selman-ı Pak toplantı salonunda gerçekleştirildi. Prof. Dr. Zafer Erbay, Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ve Prof. Dr. Murat Fındık’ın konuşmacı olduğu paneli Adana Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Şehmus Alparslan yönetti.
Panel sunumunun sonunda CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut söz alarak yaptığı konuşmada; “Güvenli gıdaya erişim temel bir insan hakkı iken, üretici ve besicilerin yeterince desteklenmediği, çiftçilerin tarımdan uzaklaştığı bir süreç yaşanıyor.”
Ayhan Barut konuşmasında daha sonra şunları söyledi;
Değerli konuklar, Sevgili katılımcılar, Saygıdeğer hocalarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ziraat Mühendisi bir ev sahibi olarak, herkese ‘hoş geldiniz’ diyorum. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi olan 16 Ekim 1945, Dünya Gıda Günü olarak kutlanmaktadır. Ama bu koşullar altında kutlamadan söz etmek mümkün değildir.
Bu bağlamda alçakça katledilen, Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubemizin kurucu başkanı, kent ve kır yoksullarının mücadele önderi, değerli ağabeyimiz Akın Özdemir’i bir daha özlemle anıyoruz. Mücadelesini sürdürmenin onurunu yaşadığımız Akın Özdemir, o tarihteki Tarımsal Öğretimin Yıldönümü etkinliklerinde, söz verilmek istenmemesine rağmen, “İnsanı aç, toprağı aç, hayvanı aç bir ülkede kutlama yapılmaz, olsa olsa hesaplaşılır.” diye kürsüden haykırmıştır.
Bugün gelinen noktada Türkiye’de derin bir ekonomik ve siyasi kriz, bunun sonucunda da büyük bir açlık, yoksulluk ve sefalet düzeni hüküm sürmektedir. Filistin’den Ukrayna’ya kadar dünyanın çok bölgesinde de savaşlar, büyük yoksulluk ve açlık düzeni hakim durumdadır.
Çünkü, dünyada 34 ülkede 800 milyon insan açlıkla mücadele etmekte, 80 ülkede yaklaşık 2,4 milyar insan ise su sorunu yaşamakta, 10 milyona yakın kişi ise açlığa bağlı nedenlerle yaşamını yitirmektedir. Buna karşın 600 milyon insan ise obezite ile mücadele etmektedir. Dünya nüfusunun hızla artmasına rağmen üretim alanlarının aynı şekilde artmadığı bir dünyada, ‘insanca yaşam, sürdürülebilir üretim’ ekseninde bir sorumluluk yüklemektir.
Türkiye’de durum farklı değildir. Güvenli gıdaya erişim temel bir insan hakkı iken, üretici ve besicilerin yeterince desteklenmediği, çiftçilerin tarımdan uzaklaştığı bir süreç yaşanıyor. Ekonomik kriz ortamında tarımdan sanayiye her alanda büyük sorunlar yaşanırken, tüm üretim alanlarında maliyetler fırlamakta, vahşi kar hırsıyla halk sağlığı tehlikeye atılmakta, halkın gelir düzeyi düşmekte ve sorunlar büyümektedir.
Burada üretimi ve üreticiyi merkeze alan, ulusal, sürdürülebilir ve planlı bir modelin hayata geçirilmesini istiyoruz. AKP iktidarı ise çiftçiyi canından bezdirmekte, üretimi bitirmekte ve ithalata dayalı tarım politikalarıyla gıda egemenliğimize saldırmaktadır.
Tüm bunların yanı sıra vahim bir şekilde artan, gıda ürünlerinde sahtecilik, taklit ve tağşiş skandalları yaşanmaktadır. Gıda açısından üretim ve üretici boyutuyla karanlık bir tablodan söz ederken, çok ciddi bir halk sağlığı sorunuyla da karşı karşıyız.
Neoliberal dünya düzeninde, çok uluslu şirketlerin cirit attığı ülkemizde, yeterli beslenmeden sağlıklı yaşamaya, gıda egemenliği için yeterli üretimden, üretenlerin refahına kadar her şey toplumcu bakış açısıyla ele alınmak zorunda. Bu noktada, ‘İş, Ekmek, Özgürlük, Adalet ve Demokrasi’ mücadelesini hep birlikte büyütmek temel görevimiz olmalıdır. Hesap sormak ve yaşanabilir bir dünyaya kavuşmak mecburiyetindeyiz. Tüm bu nedenlerle konuyu bu yönleriyle de ele almanın temel bir gereksinim olduğunu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.