KADINLAR SESLERİNİ YÜKSELTTİ: ARTIK YETER YAŞAMAK İSTİYORUZ
Platform adına konuşma yapan Zehra Aydın, “Adana’da dün 5, önceki gün ise 3 kadın kurşunlanarak, Buruk Mezarlığı’nda katledildi. Kadınların katledilmesine yine bahaneler bulundu, artık insanca yaşamak istiyoruz” dedi.
(HABER MERKEZİ)-Adana Kadın Platformu önceki akşam Turgut Özal Bulvarı’nda AKSA Gaz önünde toplanarak, buradan Duygu Cafe önüne yürüyerek kadın ölümlerini protesto ettiler. Platform adına konuşma yapan Zehra Aydın, “Adana’da dün 5, önceki gün ise 3 kadın kurşunlanarak, Buruk Mezarlığı’nda katledildi. Kadınların katledilmesine yine bahaneler bulundu, artık insanca yaşamak istiyoruz” denildi.
Kadın cinayetlerini protesto eden kadınlar, “Her gün bu ülkede bir kadının, gencin, çocuğun öldürüldüğü; tecavüze, tacize, şiddete uğradığı haberlerini alarak uyanıyoruz. Biz kadınlar ve çocuklar, her geçen gün eksiliyor ve erkek egemen devletin sırtını sıvazladığı faillerin işkencelerine maruz kalmaya devam ediyoruz” diyerek tepkilerini dile getirdiler.
Konuşmacı Zehra Aydan yaptığı konuşmada tepkisini şu şekilde seslendirdi;
“Bunca kadının katledilmesine sebep olanlar, erkek egemen devlet ve onun katliamcı zihniyetini yaşatmayı kendine görev bilmiş iktidardır.
Yetkililer tarafından şiddeti önleme mekanizmaları işletilmiyor, 6284 sayılı yasa uygulanmıyor, tedbir kararlarının süresi kısa tutuluyor, birçok kadının şikâyeti kovuşturmaya yer yok denilerek görmezden geliniyor, kadın cinayeti davalarında cezalar yargıtaydan geri dönüyor, kadınları şiddetten koruma yükümlülüğü olan kamu görevlilerinin ihmallerinden soruşturma açılmıyor, buna karşılık kadın cinayetlerine tepki gösteren kadınlar ifadeye çağırılıyor. Cezasızlık politikası haline gelen kadına karşı kıyımların sonu gelmiyor ve sistem tarafından en çok aile bireylerinin katlettiği kadınların kurtarıcısı olarak “kutsal aile” gösteriliyor.
Devlet her seferinde bilime, halkın refahına değil, savaşa, ranta ve çetelere bütçe ayırmış; kutsal aile anlayışını dayatmaya gayret göstermiştir. Failleri aklamış, buna karşılık ise direnen kadınların önüne barikatlar dizmiştir. Bu çabasıyla kadınları eve kapatmayı, köleleştirmeyi ve gelecek her türlü kötülüğe karşı susturmayı hedeflemiştir.
Ama artık yeter !
Bizleri eve kapatmaya çalışan, “kadınlık vasfı” altında bize köleliği dayatan bu zihniyeti kabul etmiyoruz. Biz daha Narin’e ne olduğunu sorarken İkbal ve Ayşenur’un vahşice öldürüldüğünü öğreniyor, onların isyanını haykırırken üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in Van gölü kıyısında cesedine ulaşıldığı haberini alıyoruz. Kadınlar boşanmak istedikleri erkeklerce sokak ortasında vahşice öldürlüyor, genç kadınlar para kazanmak için gittikleri işyerlerinde şiddetin her biçimine maruz kalıyorlar. Umutsuzluğun, geleceksizliğin dayatıldığı kadınlar ve gençler intihara sürükleniyorlar. Boşanmak isteyen kadınlar fail eşleri tarafından çocukları öldürülerek “cezalandırılıyor”, toplum karşısında kusurlu gösterilmeye çalışılıyorlar.
Hem çocuklarından hem yaşamlarından koparılan bu kadınlar, devletin hiçbir organında seslerini duyuramıyor ve ancak sosyal medyada kamuya mal olursa adalete bir adım yaklaşabiliyorlar.
Failler sistematik bir şekilde uyguladıkları şiddetin karşılığında adeta ödüllendiriliyor ve ardından gelenler bu cezasızlık politikasından güç alıyorlar. Devlet katilleri, şiddet faillerini tutuklayıp kadınları yaşatan yasaları etkin işleteceğine hakkını arayan işçiyi, toprağını koruyan köylüyü, yaşam isteğini haykıran kadınları, gençleri işkenceyle gözaltına alıyor. Bununla kalmayıp sokak hayvanlarını acımasızca katleden yasaları yürürlüğe sokuyor. İktidar sokakta yaşayan canlıları katillerden, tecavüzcülerden daha tehlikeli görüyor.
Bunu kabul etmiyoruz! Şiddeti körükleyen zihniyetten doğma yasların kaldırılması ve bizleri koruyan yasaların etkin şekilde uygulanması için isyanımızı, öfkemizi büyütüyor sokakları terk etmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca çıkan AKP-MHP iktidarı 6284 sayılı Kanunu, nafaka hakkını, “toplumsal cinsiyet” kavramının “aileye” zararını tartışmayı sürdürürken kadınlar eşleri, sevgilileri ve ailelerinden erkeklerce öldürülüyor; kız çocukları tacize, tecavüze uğruyor, kaybediliyor.
Devlet, kadına yönelik şiddet olaylarının, kadın cinayetlerinin verilerini dahi tutmazken, kadın örgütlerinin kendi çabalarıyla topladığı veriler 2024 yılının dokuz ayında 292 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü, bir o kadar sayıda kadın ölümününse şüpheli olduğunu gösteriyor.
Elde bu veriler olmasına rağmen iktidar, sorunun toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden; besleyerek yaygınlaştırdığı kadın düşmanlığından kaynaklandığından bahsetmeyi dahi suç sayarak, her vakayı “bahane”si ile sunarak münferitleştirmeye çalışıyor. Kadın cinayetlerinin, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin sorumluluğunu almaktan kaçıyor. Tam da bu tutumun kendisinin de beslediği kadın düşmanlığının yaygınlığıyla, erkek yargının cezasızlık politikalarıyla cesaretlenen; koruyucu, önleyici ve caydırıcı politikaların yokluğundan güç alan ve bu anlamda arkasını devlete yaslayan erkekler kadınları, çocukları vahşice katlediyor, güpegündüz sokak ortasında taciz ediyor.
Artık yeter!
Kadınlar öldürülüp şiddete uğrarken ‘ama’lı, ‘fakat’lı cümleler kurmanıza, erkek adaletten yana tutumunuza, kadın düşmanlığınıza tahammülümüz kalmadı! “Sapık-hasta” diyerek kadına yönelik şiddetin münferit olduğu algısı oluşturmaya çalışarak yürüttüğünüz kadın düşmanı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikalarınızla toplumsal çürümenin de kadın cinayetlerinin de sorumlusu sizsiniz! Kaybolan her çocuğun, katledilen her kadının hesabını elbette sizden soracağız! Susmayacağız!
Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte, kadın cinayetlerini durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi de devletin görevidir. Bu görevin yerine getirilmesi için de ilgili tüm bakanlıkların, tüm mekanizmaların harekete geçirilmesi için mücadeleye bugün olduğu gibi devam edeceğiz.
Erkek şiddetine karşı önleyici ve caydırıcı politikaların yapılması için,
İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi ve Sözleşme’nin gereğinin yerine getirilmesi için,
6284 sayılı Kanun’un etkin bir şekilde uygulanması için,
Kadına yönelik ayrımcılığın her türlüsünün ortadan kaldırılması için,
Şiddetle mücadele konusunda, önleyici, koruyucu ve caydırıcı ulusal-uluslararası hukuk ve mevzuatı temel alan düzenlemelerin hayata geçirilmesi için,
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politikaların üretilmesi ve uygulanması için mücadele etmeyi sürdüreceğiz.
Katledilen her kadının hesabını sormak, isyanımızı büyütmek için bütün kadınları mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz.”