ABİDİN, ZİYA VE BAHRİ PAŞALAR NELER YAPTI
1608’de Halep’e bağlanmışken 1867’de vilâyet merkezi oldu. O tarihten sonra gelen çağdaş bazı valiler sayesinde kent yavaş yavaş pislikten, pejmürdelikten kurtulmaya başladı. Bu bağlamda bahsedebileceğimiz ilk devlet adamı, ünlü Şair Ziya Paşa (1878-1880) oldu. Taş Köprünün harap durumdaki korkuluklarını yeniden yaptırdı. Büyük saat yakınlarındaki Memiş Paşa Camiinin Kuzey karşısında yaptırdığı Mekteb-i Rüşdi okuluna daha çok öğrenci toplayabilmek için bizzat öğretmenlik yaptı. Kapalı Çarşıyı meydana getirerek düzgün bir alışveriş alanı oluşturdu. Yine Büyük Saat yakınlarında ahşaptan tiyatro binası kurdurdu. İstanbul’dan getirttiği 13 oyuncu tarafından sahnelenen oyunlar giderek ilgi gördü. Edebiyatımızın ilk manzum tiyatro eseri olan Tartüf (Molier’in aynı adı taşıyan eserin yerli versiyonu) yahut Riyanın Encamı isimli eseri de burada sahnelendi. Ziya Paşa ciğerinden rahatsızdı. Yeniliklerini sürdüremeden 17 Mayıs 1880 günü vefat etti. Mezarı Adana’da, adını taşıyan parktadır.
Ziya Paşa’nın vefatı üzerine tayin edilen Abidin Paşa (1880-1884) halen Vilâyet emrinde olmasına karşın Kız Lisesi olarak bilinen bina ile büyük saat kulesini yaptırdı. Tarım alanında yenilikler için çok uğraştı. Adana’ya tarım aletlerini getiren ilk yönetici oldu. Narenciye ve pamuk tarımını teşvik etti. Perişan haldeki yollara çeki-düzen vermeye çalıştı.
Atılımcı valilerin bir diğeri de Bahri Paşa (1898-1908) oldu. Halen Seyhan Kaymakamlık Binası olarak kullanılan 4 katlı ve 52 odalı Hükûmet Konağı ile buranın yakınlarındaki Adliye Binası ilk büyük eserleri sayılabilir. Kuruköprü’de yaptırdığı üç cepheli Sultan Abdühamit Çeşmesi’nin açılışı Sultan İkinci Abdülhamit’in tahta çıkışının 25’inci yıldönümünde yapıldı. Gerektikçe çeşmeyi beslemek için yel değirmenlerine kullanılan pervaneli pompadan yararlanılıyordu. Sultan’ın tahttan alaşağı edilmesinden sonra Çeşme Bahri Paşa’nın adıyla anıldı. Bugün bir benzeri Mimar Zeynep Çavuşoğlu’nun eseri olarak Atatürk Parkı’nın Güney Doğu köşesini süslemektedir. Bahri Paşa ayrıca Kız Lisesi önüne bir de rıhtım yaptırdı. Bütün bunların ötesinde, Adana’da belediyecilik yönetimini başlatıp yönlendiren kişidir. Ayrıca sağlık ve eğitim alanlarında da önemli çalışmalar yaptığı kayıtlıdır.
İĞTİŞAŞ FACİASI
Adana nüfusunun yarısı Müslümanlardan, diğer yarısı da gayrimüslim unsurlardan oluşmaktaydı. Gayrimüslimlerin de yarısını Ermeniler oluşturuyordu. Müslümanlar, Yahudiler, Rumlar, Süryaniler, Keldaniler (Katolik Süryaniler) ve Yezidiler hep bir arada barış içinde yaşıyordu. Osmanlı’daki sarsıntıdan yararlanan Fransız ve İngilizler Adana ile çevresine göz koymuşlar, en kısa zamanda da bölüşmek için anlaşmışlardı. Yeraltı faaliyetleriyle Ermenileri kışkırttılar. Sonuçta, 1907’de başlayan Türk-Ermeni gerginliği Nisan 1909’da İğtişaş dediğimiz kalkışma ile patladı. En az 8 bin Adanalı can verdi. Kentin en prestijli semtleri ve tarihi binaları yandı, yıkıldı. Müslümanların kaybı daha çok olmasına karşın Batılı ülkeler Ermenilerin durumunu öne çıkararak Saraydan telâfi istediler. Saray, Büyük Cemal Paşa’yı neredeyse sınırsız harcama yetkisiyle Adana’ya gönderdi. Cemal Paşa, batı dünyasına hoş görünmek için olabilir, olayların sorumlusu olarak yakalananlardan 38 müslümana karşı sadece 2 Ermeni astırdı ve imar faaliyetlerine girişti. Döşeme Mahallesini kurdurup evi yanıp-yıkılmış Ermenilere teslim ederken yetimleri için okul yaptırdı. Günümüz Erkek Lisesinin eski iki binası da Cemal Paşa’nın eseridir.
ADANA YİNE ZAVALLI
Adana yolsuzdu, çulsuzdu. Üç Paşanın başarılı çalışmaları ilk iki bölümde sunduğumuz Veysi Paşa mektubundaki ciddi sıkıntıları ancak azıcık azaltabilmişti. İğtişaş, peşindeki Birinci Dünya Savaşı, Mondros Bırakışma Faciası ve Kurtuluş Savaşı gibi nedenlerle kent eski dirliğini bile kaybetmişti. Olumsuzluklar, mağlûp Fransızların çekilmesine dek sürdü ve Cumhuriyet Dönemine girilirken her alanda sıçrama başladı.
YARIN: MUHTEŞEM YILLARA GİRİLİYOR