BİR YANI KESİMHANE, ÖTEKİ YANI DA TEMİZ BUZHANEYDİ
Kurulacak tesis gelecek yılların gereksinimlerini dikkate alarak 1929’da projelendirilmiş, inşaatına 1930’da başlanılmıştı. 6 bölüm ve 18 metre yüksekliğinde su kulesi ana ögeleriydi. O yıllarda hiç kimsenin akıl edemeyeceği ünitelere sahipti. Örneğin, hayvanların kesim öncesi bir süre dinlendirilmesi için özel ahırı vardı. Çağdaş “kesimhane”den çıkan gövdeler, “salhane”de (derinin yüzüldüğü yer), yine çağdaş cihazlar kullanılarak yüzülüyordu.
Bir müthiş yenilik daha getirilmişti; yüzülen gövdelere yaklaşık 24 saat “avan firigo” yani ön soğutma uygulanarak çok daha sağlıklı et üretiliyordu(*). “Esas Firigo” denilen buzhane, hem kanaranın hem de halkımızın çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelik ve genişlikteydi. Adanalılar, başta peynir olmak üzere, teneke, tulum, çömlek içindeki kışlıklarını buzhanede korumaya çabucak alışmıştı…
Bitmedi; mezbanemizde ayrıca “paçahane” denilen sakadat deposu, bir de laboratuar vardı. Avrupai tesisti. Belki de, dünyanın en iyilerindendi. Bahçe düzenlemesi özel projelerle yapılmıştı. Adanalılar Mezbane Bahçesinde piknik yaparken, okullar, kıra gitme programına aynı yeri almışlardı… Bütün bunlara ilâveten, büroları ve bir de gazinosu vardı…
BUZDA İRİ DEVRİM
Kanaradan çok önce, “sarı sıcak” coşkunu Adana’da peş-peşe buz fabrikaları açılmıştı 1800’lü yılların sonlarından itibaren. İlgi gördükçe de, yeni yatırımcılar çıkmış ortaya ve fabrika üstüne fabrika kurulmuş. “Ne güzel, çok fabrika demek, rekabet demek, ucuz buz demek” diyeceksiniz… Hayır!.. Buzcular öyle birleşmişler ki yüksek fiyatla satışı “farz” kabul etmişler. Kilosu 10 ya da 12 kuruş gibi, paranın para olduğu o zamanın behrinde kazık ötesi rayiç tutmuşlardı.
O yılların furyasından bir başka cepheye geçelim… Pis-pasak dememişler, kirine-pasına bakmamışlar, buldukları suyu dondurup dayamışlar halka… O yüzden de sık sık barsak-mide rahatsızlığı ve enfeksiyonlu sair hastalıkla boğuşur olmuşlar.
2 KURUŞA TAMİZ BUZ
Aritmetiği zayıf olan da anlar bu hesaptan… Bir kalıp buz,12,5 kilo; üstü var, altı yok… Demek ki kalıbı 25 Kuruş; bakınız şimdi…
Belediye “Uzuun yıllar hizmet edebilecek modern bir mezbane yapalım” kararını aldığında “Soğutma ünitesini büyük tutup fazladan buz da üretelim” diyerek çıkmış yola… Haziran 1932’de tesislerin tamamı ikmal edilip te işletmeye açıldığında toplam maliyet 274 bin Lira… Yani yaklaşık bir milyon buz karşılığı… Kesimhane ve Depolama ücretlerini de katarsak, tesislerin kısa sürede kendini amorti edeceği anlaşılır.
Bir kere, temiz sudan buz ürettiği için nitelikle rakip; ikincisi, fiyatla rakip. Kilosu sadece 2 kuruş. Eskinin iki kilo kirli-paslı buzuna verilen para ile şimdi koca bir kalıp tertemiz buz alabilmiş… Hijyen demişken ekleyelim; önceleri “kassabiye” ürünleri eşek sırtında ve iğrenç koşullarda taşınırken, yeni düzenden sonra soğutmalı özel kapalı kasa özel 3 araç hizmete girdi. İkisi et, diğeri de buz için.
DENİZ BALIKLARI
Bol ve ucuz buz olunca, Karataş’ta yakalanan deniz balıkları da rahatlıkla ve taze taze Adana’ya getirilebilmiş. Böylece, az tüketilen nehir balıkları yerine, bol bol deniz balığı yenilir olmuş. Tabii deniz sahillerimizdeki balıkçılık sektörü de bundan nemalanmış.
(*): 1935 yılında 33.482 koyun, 5.957 keçi, 71 kuzu, 2.188 sığır, 580 dana, 321 manda, 22 malak (manda yavrusu) olmak üzere, toplam 42.621 baştan 1 milyon 169 bin 255 kilo et üretilmiş. Sakadat miktarı bu rakamların dışındadır.
YARIN: ATATÜRK PARKI