“KÜRT SORUNU” Nedir ve Ne Oluyor

ABD’nin ilk Irak savaşı işgalinden bir süre önce Bağdat’ı ziyaret eden DSP Gen. Bşk. B. Ecevit, Cumhurbaşkanı Hasan El-Bekir’in kendisine, “Baba Mustafa Barzani’nin davası özerklik, eşitlik lafları arkasında asıl hedefinin, ayrılıp devlet kurmak. Başta ABD olmak üzere Batılılar da Onlara destek oluyor. Çünkü planları ellerinin altında bir Kürt devletçiği ile bölge petrolüne hükmetmek” demişti. 1999’da Başbakanlığı sırasında B. Ecevit “Kürt Sorunu yok, bölgede feodal yapı ve dolaysıyla ekonomik ve sosyal sorun var “dedi.

1980’lerin ikinci yarısında tırmanan PKK terörünün önünü kesmek için Cumhurbaşkanı T. Özal’ın dolaylı yoldan A. Öcalan ile temas aradığı, 1990’ların ilk yarısında Ankara’da çok konuşuldu. Batılıların desteklediği açıkça görüldüğünde içerde de bazı Kürt Aklı Evvellerin ve hala solculukla ayrılıkçılığı karıştıran İkinci Cumhuriyetçileri yazıp-konuştuğu “Kürt Sorunu” konusunda, o zamanki Cumhurbaşkanı S. Demirel, demokratlık adına “Kürt vakası bir gerçektir” demiş idi.

2002 seçiminde başta ABD, Batının desteği ile İktidara gelince AKP, verdiği sözler üzerine “Kürt Sorununu” resmen kabullenip Oslo’da başlattığı “çözüm sürecini” 2015’kadar sürdürdü. 2015 seçimi öncesi MHP’nin aşırı suçlamalarından korkarak İmralı Görüşme Dosyasını” buzdolabına kaldıran AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan’dır.

Şimdi ne oldu da “2. Çözüm Süreci” başlatıldı?

1-2023 ve 2024 seçim sonuçları bu sistemde R. T. Erdoğan’ın gidici olduğunu belgeledi.

2- PKK (İmralı ve DEM) açısından da, Diyarbakır (Sur) da başlatılan iç savaş kalkışmasının, ayrılığın kapısını asla açamayacağı görüldü.

Pekiyi, Cumhur İttifakının “bu 2. Çözüm Sürecinin” nedeni ve zamanlaması nasıl yorumlanabilir?

1-AK Saray açısından; CHP Gen. Bşk. “yumuşama-uzlaşma” yolu ile bir süre oyalansa da özellikle Aş-İş, yani ekonomik sorunu yüzünden “Halk daha uzun süre oyalanamaz”. Bu gerçeği herkesten önce gören Tek Adam Erdoğan, “gündeme terörü bitirme planını” koydu. Buradan zaman kazanarak mecliste Anayasayı kendini seçimde garantiye alacak bir sandalye sayısına (belki 400) ulaşmak.

2-DEM ve Öcalan açısından ise, Mecliste AK Sarayın anayasayı değiştirmek, yani Partili Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın iktidarının geleceğini sağlama almak için verebileceği ödünlerin en fazlasını alma yolunda önü açık bir müzakereyi masaya getirmek.

İki taraf ta şunu biliyor: Bu sürecin sonunda laik demokratik cumhuriyet, görünür bir zamanda özerk ya da federatif ya da bölgesel bir ayılığa götürülebilir mi? Hayır.

Öyle ise, AK Saray açısından, ilk 4 madde dışında verilecek bir ödünle (yazılımla) Anayasada “Kürt Sorunu” yer alabilir, “kayyum yolu kapanabilir”, “Öcalan ve bazılarına göreceli serbesti verilebilir”.

DEM ve İmralı açısından da bunlara ek olarak, orta-uzun vadede “bölgesel ayrılığa (federatif yönetime) gidecek kapı açılmış olur. Etnik kimliğe dayalı parti gerçeği kalıcı olur (Türkiye Partisi hayal olur). Halk arasındaki ayrılık duyguları yoğunlaşarak artar. Zaten silahlı güç olarak PKK ile iç-içe geçmiş olan Kuzey Suriye’deki ABD’nin himayesindeki YPG varlığını sürdürür”.

Bütün bunlar, benim yarım yüz yıllık deneyimime dayalı geçici yorumlarımdır. Ancak İsmet Paşa’nın ölmeden bir yıl önce bir İngiliz Gazetecisine dediğini unutmayalım: ”Yağma yok, bana bir yıl sonrasını sormayın artık dünya bir saatte değişiyor!”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor