DİLERİZ, O GÜNLER YAKINDIR

Hükümet düzeyinde ve partim CHP’de görev aldığım ve 24 saat politikanın içinde olduğum düne kadar 52 yılda, devlet ve partiler üst düzeyinde ülke çapında olay haline gelen yolsuzluk dosyalarının, kendimce kronolojisini çıkardım;

İlk sırada, 1975’de Başbakan Süleyman Demirel hakkında mecliste soruşturma açılmak istenen “hayali İhracat” var. CHP’nin meclise getirdiği dosyasında Başbakan Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in Zonguldak limanından evrak üzerinden bir gemi kereste ihracatı yaparak yüklü miktarda haksız teşvik aldığı iddia ediyordu.

Önce bir gazetede ortaya atılan ayrıntılı habere dayalı dosyada Başbakan Demirel dolaylı olarak suçlanıyordu. Yahya Demirel tutuklanmış ve dava süreci başlamıştı. CHP, arkasında Demirel’in olduğunu özel gündemde saatlerce suçlamıştı. Süleyman Demirel’in kendisini savunmak için birkaç kez kürsüye geldiğini ve konuşurken de terlediğini hiç unutmamışımdır.

Soruşturma önergesi Adalet Partisi (AP) ve Koalisyon ortağı partilerin oylarıyla reddedildi. Hayali ihracat dosyasının Demirel’in Başbakanlık döneminde olmadığı ve Süleyman Demirel’i bağlayıcı olmadı sonucuna varıldı. Dava sürdü ve Yahya Demirel cezalandırıldı. Ancak 1977 seçiminde AP’nin daha çok düşmesinde bu olayın etkisi olduğu gerçektir.

Bana göre ikinci sıraya İSKİ olayı gelir. Ancak önem sırası açısından olmasa da, 1980’den sonra rüşvet almakla suçlana iki Bakanı anımsatmadan geçmek istemedim: 1978 CHP-11’ler hükümetinin Bakanları Tuncay Mataracı ve Hilmi İşgüzar, yüce divanda yargılandılar ve cezalandırıldılar.

İSKİ dosyası İstanbul Büyükşehrinin Başkanı Nurettin Sözen’in İSKİ Genel Müdürünün adı karıştığı küçük ama çok ses getiren rüşvet suçlamasıdır. Ne Başkan Sözen ne CHP olaydan bilgi sahibidir. Dava Genel Müdürün ilişkisi olduğu kadının bir ihalede aracı 10 milyon TL rüşvet aldığı için Genel Müdür Ergün Göknel suçlanmış ve ceza almıştır. Ancak günümüzde hala sürdürülen CHP’nin omzunda sürekli yük olmuştur. Hatta 1994 Belediye seçimlerinde CHP’nin o nedenle çok oy kaybı gerçektir.

Üçüncü sıradaki olay ülkenin iç ve dış politik yapısında AK Saraya fırsat veren 17-25 Aralık yolsuzluk dosyasıdır. Devlette örgütlenerek AKP’nin Tek Adam iktidarına dönüşmesinde çok büyük katkısı olan Hizmet Hareketi olarak bilinen Fetullah Gülen’in okullarının kapatılması ile başlayan ve 15 Temmuz kalkışmasına kadar süren Paralel Devleti tasfiyesi savaşına dönüştü. Orduda, yargıda ve emniyetteki Fetö kadrolarının ortaya çıkardığı R. T. Erdoğan ve Bakanlarının, Genel Müdürlerinin hakkında çok büyük miktarda yolsuzluk suçlamaları.

Bir hafta içinde yüzlerce savcı, yargıç ve emniyetçinin yakalanması, kaçması ve işten atılması ile başlayan Fetö terör örgütü ile AK Saray kapışması hala sürmektedir. Basit banka hesaplarına dayalı nedenlerle binlerce görevli ceza almış ve hala takip edilmektedir.

Olay kendisine yönelik olduğu için yolsuzlukla suçlana 4 bakanının belgeli dosyalarının Yüce Divana gitmesini mecliste engelleyen Erdoğan, korunma içgüdüsü ile Partili Cumhurbaşkanlığı yolunda sertleşerek hak hukuk tanımaz bir Tek Adam halini aldı diyeler çoğunluktadır.

Bu hali O’nu, üst üste kaybettiği 2019 ve 2024 seçimler sonuncu artık demokratik bir sandığı göze alamaz yaptı. Cumhurbaşkanlığı rakibine yükselen Ekrem İmamoğlu’na yönelik ve benim beşinci olay dediğim, İstanbul Belediyesi ile başlatılan ve sonunda İmamoğlu’nun tutuklanmasına varan suçlamalar, ülkeyi baştanbaşa saran sonu belirsiz bir iktidar-muhalefet kavgasına sürüklemiş durumda.

Sonu belirsiz olmasının en büyük zararı halkın tek gündemi olan geçim sıkıntısı sahipsiz kalmıştır. Elbet tarihin belgelediği gibi “böyle içinden çıkılmaz görülen günler, iyi günlerinde müjdesidir”. Bizdeki işareti de, Gençliğin ayağa kalkmış demokratik yürüyüşüdür.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor