19 MAYIS BAYRAMLARINDA COŞKUMU HÜZÜN SARIYOR!

Kurtuluşa açılan yoldaki en önemli köprülerden biri 19 Mayıs 1919 günü atılmıştı. Aradan 106 koca yıl geçmesine karşın, 19 Mayıs her yıl bayram olarak kutlanır. Tarihimizdeki çok önemli olayların bayram olarak kutlanmasındaki asıl neden vatandaşı eğlendirmek değil, ülkenin hangi zorlukları aşarak bu günlere geldiğini anımsatmak olmalı.
19 Mayıs örneğin; memleketin Orta Anadolu’daki bir avuç toprağı dışında her yanı işgal edilmişti. Devlet otoritesi sıfırın altındaydı. Padişahımız, Efendimiz(!) tam anlamıyla acınacak haldeydi ve kendi canının derdine düşmüştü. Kısacası, millet, tarihinin en karanlık, en yoksul, en zayıf dönemindeydi. Çaresizlikten çok umutsuzluk dağlıyordu yürekleri.
MUSTAFA KEMAL MUCİZESİ DOĞDU
Devletin varlığını tamamen yok kabul eden Mondros Mütarekesi’yle gelecek karanlık günleri Mustafa Kemal Paşa 1918 Kasım’ının ilk günlerinde Adana’dayken görmüş ve kanaat önderlerini hazırlık için uyarmıştı. Aynı günlerde, Adanalılardan gördüğü olumlu tepkiyi, 15 Mart 1923 günü, “Bende bu vekayiin (zafere giden yoldaki olayların) ilk his-si teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur” diyerek ifade etmişti.
İstanbul’a gittiği gün, boğazdaki yabancı gemiler gösterildiğinde, “Geldikleri gibi giderler” derken, herhalde halkın halk tarafından kurtarılmasıyla ilgili plânın ana hatlarını çizmişti. Ve o plânın fiilen uygulanması, 19 Mayıs 1919 günü, Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basmasıyla başlamıştı.
BAYRAM-SEYRAN DİYORUZ DA!..
Her yurttaş Samsun sonrası olayları az-çok bilir ve az da bilse, çok da bilse, heyecan duyar. İlk kez 1926’da “Gazi Günü” olarak kutlanmış, 1935’te “Atatürk Günü” denmiş ve 1938’den 1981’e dek, Ulu Önder’in isteği üzerine Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmıştı. Kutlamaların omurgasında gençlik vardı. Seçilmiş erkek ve kız öğrenciler, stadyumlarda birbirinden görkemli gösterilerle halkın gönlüne hitap ederek geleceğe dair umutlarına güç katmaktaydı.
1980 Askeri Darbesinin Başkanı Kenan Evren Gençlik ve Spor Bayramının artık “Atatürk’ü anma ve Gençlik-Spor Bayramı” olarak kutlanmasını kararlaştırdı.
O KUTLAMALAR NE DİYE YOK!..
O yıllarda kutlamaların temel iki ögesi “Gençlik” ve “Spor” sarmal durumda ve iç-içe görülebiliyordu. Gösteriler, gençlerin stilize ve özel hazırlanmış sportif hareketleriyle yapılmaktaydı. Adana Stadını ele alalım; hani derler ya “İğne atsan yere düşmez” diye, aha işte tam da bu deyişin somut kanıtı oluşuyor, on binler tribünleri hınca hınç dolduruyordu. O günler sevinç, heyecan, umut, güven daha iyiye kavuşma hırsının tavan yapmasıyla tamamlanıyordu. Neredeeen nereye geldiğimiz de, tıpkı diğer ulusal bayramlarda olduğu gibi, 19 Mayıslarda da beyinlerde yankılanmaktaydı.
Üzülüyorum; o kutlamalar artık yok. Gençlik nerede, spor nerede sorusunu kendime bile soramıyor, sadece hüzün baskısı altında ezildiğimi hissediyorum. Teselliyi de, o yıllara ait fotoğraflarda arıyorum; o fotoğraflardan birini de köşeme alıyorum.