ON PARMAĞINDA KAÇ MARİFET VARMIŞ!

Türkiye’de 1982 yılından önce üniversitelere paralel olarak, yüksek öğrenim veren Adana, Ankara, Eskişehir, Bursa ve İstanbul’da kurulu toplam 5 adet İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (İTİA) vardı. Ben de 1970-81 döneminde Adana İTİA’da Maliye Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapmıştım. Üniversiteler profesörler kurulu tarafından seçilen “rektörler” tarafından yönetilirken, akademiler ise yine profesörler kurulunca seçilen “başkanlar” tarafından yönetilirdi.

1978 yılında Eskişehir İTİA’da başkanlık seçimi yapılacağını, son iki dönem başkanlık yapan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen yeniden aday olurken, karşısına Matematik ve İstatistik Profesörü Musa Şenel’in aday olarak çıkarıldığını ve Yılmaz hocayı tekrar seçtirmemek için büyük uğraşlar verildiğini öğrendim.

Yılmaz Hoca, Anadolu’nun ortasında koca bir köy görümünde olan Eskişehir’de hepimizin gıpta ettiği bir akademi yaratmakla kalmamış, akademi sayesinde Eskişehir de müthiş bir gelişme göstermişti. Geçmişte hem Yılmaz Büyükerşen hem de Musa Şenel misafir öğretim üyesi olarak Adana İTİA’da ders vermişlerdi. Benim ölçülerime göre olağanüstü başarılı Yılmaz Hoca gibi biri varken başka birini başkan seçmeye kalkışmak çok yanlıştı.

O nedenle, hiç üstüme vazife değilken, kalkıp Eskişehir’e gittim, 3 gün otelde kalıp öğretim üyeleriyle görüşerek Yılmaz Hoca için lobi yaptım. Görüştüğüm öğretim üyelerinden o dönemin Açık Öğretim Fakültesi Dekanı Sinan hocaya “Yılmaz Büyükerşen gibi on parmağında on marifet olan, akademinizi hepimizin gıpta ettiği bir konuma getiren, şehrinize çağ atlatan bir başkana sahipken, neden başka aday arayışına giriyorsunuz? Razı olsa, biz Yılmaz hocayı hemen alıp Adana İTİA’YA götürür ve yaşam boyu başkan seçerdik” dediğimde, aldığım yanıt çok ama çok ilginçti:

Sinan Hoca, Yılmaz Büyükerşen’le Eskişehir İTİA’nın ilk mezunları olduklarını, aynı tarihte akademide asistan olarak işe girdiklerini, birlikte ABD’de 2 yıl süreyle aynı evi paylaşarak Master yaptıklarını, halen dekanı olduğu Açık Öğretim Fakültesinin Yılmaz hocanın eseri olduğunu, onu kendinden daha iyi bilecek başka biri olamayacağını belirttikten sonra, “On parmağında on marifet olsaydı, biz de başka aday arayışına girmezdik. Yılmaz Beyin sorunu 10 parmağında 10 marifet değil, 100 marifet olmasıdır. İşte bu nedenle biz onun yeniden başkan seçilmesine karşı çıkıyoruz. Biz normal bir adamın başkan seçilmesini istiyoruz. Adam heykel yapıp Eskişehir’i heykellerle donattı, pilot yetiştirmek için bölüm açtı, sağır ve dilsizler yüksek okulu kurdu, ders yükümüz yetmiyormuş gibi Açık Öğretim bölümünü kurarak başımıza iş açtı” dedi.

Özetle, Yılmaz hocanın olağanüstü başarılı bir başkan olduğunu kabul ediyor ama onun bu durumunu aynı zamanda zaaf olarak görüyor, o nedenle sıradan birinin Akademi başkanlığına seçilmesini istiyordu.

Sonuçta, Yılmaz Büyükerşen seçimi kazanıp üçüncü kez başkan oldu ve 1982’de Eskişehir İTİA’dan Anadolu Üniversitesi ve Osman Gazi Üniversitesi adıyla iki adet üniversite doğdu ve Yılmaz hoca Anadolu Üniversitesinin de ilk Rektörü oldu. Daha sonraları Bülent Ecevit’in davetini kabul edip DSP adayı olarak girdiği seçimde Eskişehir Belediye Başkanlığına seçildi ve Türkiye’nin en büyük köyü denilen Eskişehir’i diğer 80 vilayetin gıpta ettiği örnek bir kent haline getirdi. Milyonlarca gence hem çalışıp hem yüksek öğrenim görme imkanını sağlayan Açık Öğretim Fakültesi de tümüyle Yılmaz Büyükerşen’in eseridir.

Son bir kaç seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i Cumhurbaşkanı adayı göstermesini bekledim ama maalesef böyle bir girişim olmadı. İnanıyorum ki, Yılmaz Hoca hem seçimi kazanır hem de çok başarılı bir Cumhurbaşkanı olurdu.

 

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor