GÜNÜN ENAYİSİ!

1963 yılında bir gün İnönü Stadında (günümüzün TÜPRAŞ BEŞİKTAŞ STADI) yapılmakta olan Avrupa Güreş Şampiyonasını izlemeye gittim. Akşama doğru müsabakalar sona erdi, stadyumdan çıktım ve stad önünde bekleyen otobüslerden birine binmek için koşarken ayağıma bir şeyin çarptığını fark ettim.
Eğilip baktığımda, yerde bir kol saati gördüm. Saati yerden aldıktan sonra otobüse binme telaşındaki kalabalığa saat düşüren olup olmadığını yüksek sesle bağırdımsa da bir yanıt alamadım. Bunun üzerine, bulduğum saati cebime koyup Sultanahmet’te bulunan evime geldim. O devirde kol saati herkeste bulunmayan ve lüks sayılan bir cihazdı. Saatini düşüren insan için bu büyük bir kayıp olacaktı. Bu nedenle, saatin sahibini bulup geri vermek için gazeteye ilan vermeye karar verdim.
Bu düşünce ile o akşam Milliyet gazetesinin Cağaloğlu’nda bulunan binasına gittim ve ilan servisindeki şefe bir küçük ilan vermek istediğimi belirterek ilan metnini verdim. Görevli ilan metnini okuduktan sonra gülümseyerek, “ciddi olamazsın, bulduğun kol saati için cebinden para ödeyip ilan vererek sahibini mi arayacaksın?” diye sordu. Ciddi olduğumu, kaybeden kişiyi bularak saatini vermek istediğimi, bunda yadırganacak bir durum olmadığını belirttim.
Küçük İlanlar şefi biraz düşündükten sonra kolumdan tutup beni aynı kattaki başka bir odaya götürdü. Odadaki masada çalışan orta yaşlı adama “Hasan Abi, tam sana göre bir genç getirdim, kendisini bir dinle istersen” dedi ve ilan metnini o adama verip odadan ayrıldı.
Dönemin en ünlü gazetecilerinden Hasan Pulur o yıllarda Milliyet gazetesinde “Olaylar ve İnsanlar” isimli bir köşede günlük yazılar yazıyordu. Köşesinde o gün işlediği ana konu dışında küçük bir kutu içerisinde “Günün İncisi” başlığıyla bir kaç cümlelik ilginç bir konuya da yer verirdi. Ben o günlerde Milliyet gazetesi okuduğum için çok popüler olan Hasan Pulur’u yazılarından düzenli şekilde takip ediyordum. Durumu bir de kendisine anlattım. Hasan Pulur, “Tamam delikanlı, senin ilanını yayınlayacağız ama senden para almayacağız” dedikten sonra, adımı ve adresimi not etti ve önümüzdeki bir kaç gün benim köşemi incele dedi ve beni gönderdi.
İlan metnini bıraktığım tarihten 3 gün sonra Milliyet gazetesindeki “Olaylar ve İnsanlar” köşesine baktığımda, küçük bir kare içerisinde “Günün Enayisi” başlığı altında Dolmabahçe Stadı önünde bir kol saati bulunduğu belirtiliyor ve sahibinin aşağıdaki adreste bulunan İsmail Özgören isimli ‘enayiye’ başvurması öneriliyordu.
Saati aynı evde birlikte kaldığım Yılmaz Aytekin ve Ahmet Karslı’ya göstermiş ve sahibini bulmak için gazete ilanı vereceğimi söylemiştim. Onlar da bana “Deli misin, otur oturduğun yerde, saati kendin kullanmak istemiyorsan bize ver” demişlerdi. Milliyet gazetesinde çıkan “Günün Enayisi” başlıklı yazıyı ev ve okul arkadaşlarım da okumuş ve bana artık “Bay Enayi” diyerek takılıyorlardı.
Bir kaç gün sonra bir akşam elinde Milliyet gazetesi ile bir genç evimize gelerek İsmail Özgören’le görüşmek istediğini söyledi. Kendimi tanıtıp ne istediğini sorduğumda, gazetedeki kayıp saat ilanı konusunda görüşmek için geldiğini belirttikten sonra geçen hafta sonunda Dolmabahçe Stadında yapılan güreş müsabakalarını seyre gittiğini, eve döndükten sonra saatinin kolunda olmadığını fark ettiğini, ya otobüste veya stad civarında saatini düşürdüğünü söyledi. Gazetedeki ilanı bir arkadaşının göstermesi üzerine bana geldiğini belirtti. Kaybettiği saatin markasını ve özelliklerini sorduğumda, bulduğum saate uyan özellikleri sıraladı.
Saatin gelen bu gence ait olduğu kanısına varmıştım ki, gelen genç kendisini tutamayarak gülmeye başladı. İşin içinde bir iş olduğunu fark ettiğim anda, diğer odada bulunan ev arkadaşlarım kahkahalar atarak odaya girdiler. Gelen gencin ev arkadaşlarımın tanıdığı biri olduğunu, saati gören ve bulunma öyküsünü de bilen ev arkadaşlarımın şaka yapmak amacıyla bu genci bana gönderdiğini öğrendim.
Sonuçta, bir kaç gün beklememe rağmen saatle ilgili hiç kimse başvurmadığından sahibini bulamadım ve bir süre kendim kullandım. Ancak, aylar sonra Antalyalı bir okul arkadaşımı gördüm, gazetedeki Günün Enayisi haberini Antalya’da okuduğunu ve oradaki arkadaşlarına gazeteyi göstererek ilanı veren kişinin okul arkadaşı olduğundan gururla bahsettiğini söyledi ve öperek bu hareketimden dolayı beni kutladı ama uzun süre Günün Enayisi yaftasından kurtulamadım. Böylece, enayiliğim tescillenmiş ve yurt geneline yayılmıştı.
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer.