Kalp yetersizliği hayatı tehdit ediyor
ADANA (İHA) – Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Tuna
Katırcıbaşı, ülkemizde yaklaşık 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi
açısından risk altında bulunduğunu belirterek bu hastalığın birçok kanser
türünden daha ölümcül bir sağlık problemi olduğunun pek bilinmediğini bildirdi.
Medline Adana Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Tuna Katırcıbaşı, kalp
yetersizliği şikayetiyle doktora başvuran hasta sayısında belirgin oranda bir
artış görülmesinin birkaç önemli nedeni olduğunu söyledi. 80’li yılların
ortalarından sonra ülkemizde de uygulanmaya başlayan koroner anjiyografi ile
tıkalı kalp damarlarının açılma işleminin 2000’lerin başlarında iyice
yaygınlaştığını hatırlatan Prof. Dr. Katırcıbaşı, “Bu durum 80’li
yıllardan önce kalp krizi geçiren ve neredeyse doğal seyrine bırakılan birçok
kişinin krizden sonra da uzun yıllar yaşamasına imkân verdi. Dolayısıyla önceden
kriz sonucu kalp kasının bir kısmını ya da çoğunu kaybetmesine rağmen hayatta
kalmayı başarabilmiş ancak bunun sonucunda kalp yetersizliği sorunu ile karşı
karşıya kalan insanların sayısında önemli bir artış meydana geldi. Günümüzde
yaşam sürelerinin uzaması ve modern insanın beslenme ve egzersiz alışkanlıkları
da bu vakaların sayısını artırdı” dedi.
Kalp yetersizliğinin kendini, başlıca nefes darlığı, ayaklarda şişme, çabuk
yorulma şeklinde gösterdiğini, bunun yanı sıra hastalarda öksürük, iştahsızlık,
vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk ve bitkinlik de
görülebildiğini anlatan Prof. Dr. Katırcıbaşı, “Belirtilerden önce esas
dikkat edilmesi gereken durum ise söz konusu yakınmalar ortaya çıkmadan önceki
on yıllar dahi sürebilen uzun zaman diliminde kalp yetersizliğine zemin
hazırlayan faktörler nedeniyle kalpte yapısal değişikliklerin başlaması ve
ancak yıllar sonra belirgin hale gelmesi olarak gösteriyor. Dolayısıyla kalp
yetersizliği ile ilgili riskleri daha şikayetler başlamadan tespit ederek geri
döndürülebilir durumları tedavi etmek en akıllıca çözümdür. Kalp yetersizliği
için kalp-damar hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, kalp kas hastalıkları,
hipertansiyon, diyabet ve böbrek hastalıkları yüksek risk oluşturduğundan bu hasta
gruplarındaki bireyler, yukarıdaki şikayetlere sahip olmasalar bile kalp
yetersizliği için aday olduklarını bilmeli, kalp yetersizliği gelişmeden
kontrol ve tedavilerini mutlaka yapılmalıdırlar” diye konuştu.
Yakınmaları başlamış olan hastalarda ise tanının mümkün olduğu kadar erken
konmasının ve sonrasında oluşturulacak tedavi planının yakın takip altında
uygulanmasının çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Katırcıbaşı, bu
hastalarda ilaç tedavisine ek olarak yaşam tarzı değişikliklerinin (diyet,
egzersiz programları vb.) ve gerekli durumlarda kalp pili tedavisi ile kalp
kapak hastalıkları için özel kapakların ve klipslerin uygulanmasının hayatta
kalma ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde büyük etkisi olduğunu belirtti.
Kalp yetersizliğinin yaşam boyu devam eden kronik bir hastalık olduğunun altını
çizen Prof. Dr. Katırcıbaşı, “Bir kez kalp yetersizliği oluştuktan sonra
hayatta kalma beklentisi pek çok kanser türünden daha düşüktür. Bu kadar ciddi
bir hastalık olmasına rağmen etkin bir tedavi, bu işle özel olarak ilgilenen
hekimlerin varlığı ve çabasının yanı sıra hastaların da bilinçli olmaları ile
yaşam süreleri uzayabilir, hayat kalitesi artırılabilir” dedi.