KÜLTÜREL EROZYONU YAŞIYORUZ

Ülke olarak maalesef ki büyük bir kültürel erozyon içindeyiz. Zamana karşı duramayan gelişim ve hızlı yaşam maalesef ki ülkemizde çok farklı faktörleri ile birlikte büyük bir şok etkisi yarattı ve yaratmaya da devam ediyor.

Eskiden bir mahallenin ruhu olurdu. Komşu sabah selam verir, çocuklar sokakta oynar, akşam yemeği sonrası kapı önü sohbetleri yapılırdı. Şimdi aynı sokaklardan geçiyoruz ama o sıcaklık, o samimiyet yok. Herkes telefonunda, kimse kimseyi tanımıyor.

Sormadan edemiyor insan:

Türkiye gerçekten kültürel bir erozyon mu yaşıyor?

Dünya değişiyor, dünya durmuyor. Ama değişirken değerlerimizi, geleneklerimizi de bırakıp gidiyoruz sanki. Eskiden düğünler imece usulü olurdu, herkes elinden ne geliyorsa katkı sunardı. Şimdi her şey organizasyon işi. Bayramlar artık eskisi gibi heyecan yaratmıyor. Ne çocuklar kapı kapı şeker topluyor, ne büyüklerin eli öpülüyor. Eskiden sabah kahvaltısında annemizin yaptığı gözleme varken, şimdi herkes kafede kruvasan peşinde. Bu sadece bir yiyecek meselesi değil. Bu, kim olduğumuzu unutmaya başladığımızın işareti.

Bir de dil meselesi var. Gençler artık “like at”, “story at”, “mooddayım” gibi cümleler kuruyor. Türkçeyi konuşuyoruz ama içi boşalmış gibi. Oysa dil bir milletin aynasıdır. Biz kendi kelimelerimizi yitirince, duygularımız da eksiliyor.

Kimse teknolojiye karşı değil. Elbette internet, telefon, televizyon olacak. Ama bizi biz yapan ne varsa geri plana atılırsa, ortada sadece tüketen ama üretmeyen bir toplum kalır. Japonya teknoloji devi ama hâlâ geleneksel kıyafetlerini giyiyor, eski tiyatro oyunlarını sahneliyor. Biz ise ne yazık ki kendi değerlerimizi “eski kafalı” deyip bir kenara bırakıyoruz.

Yaşanan kültürel erozyon öte yandan mülteci kültürü, farklı yaşam şekillerinin hayata geçirilmeye çalışılması, gündüz kuşağı programlarındaki rezilliklerinin gözümün içine sokulması ile birlikte normalleştirilmeye çalışılması…

Artık izlediğimiz bir rezil durum karşısında eskisi kadar şaşırmıyoruz bile…

Neden mi çünkü alıştırdılar bunların yaşanabileceğine bizleri…

Kafası almayanlara da cesaret, rol model oldu bunlar.

Ama aklı başında insanlar kültürlerine, öz değerlerine, aile bağlarına sahip çıkmalılar. Önce farkında olmalıyız. Geleneklerimizi yaşatmalı, çocuklarımıza anlatmalıyız. Yerel kültürü desteklemeli, mahalle dayanışmasını yeniden canlandırmalıyız. Sosyal medyada vakit geçirebiliriz ama arada bir eski dostları da aramalıyız.

Unutmayalım; kültür, bir milletin köküdür. Kök olmadan dal da olmaz, yaprak da…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor