MEMUR-SEN TOPU HÜKÜMETE ATTI

(HABER MERKEZİ)-Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, çıkmaza giren memur zammı sürecinde Hakem Kurulu’na güvenmediğini açıklayarak topu AKP hükümetine attı. Yalçın, “Yapılabilecek bir şey varsa inisiyatif hükümettedir. Hala 3 gün var, ortaya çıkan duruma ne rızamız ne de tahammülümüz” var diye konuştu.
Memur-Sen Genel Başkanı Al Yalçın yaptığı konuşmada şunları söyledi;
Memur-Sen olarak tekliflerimizi sunduğumuz 24 Temmuz’dan bu yana, kamu görevlilerinin birikmiş sorunlarını çözmenin, adaleti ve hakkaniyeti sağlamanın, çarpık ücret skalasını düzeltmenin; kısacası anlaşıp uzlaşmanın sağlanması gereken yerin toplu sözleşme masası olduğunu ısrarla ifade ettik. Ancak kamu işveren heyeti, memurun sesine kulağını, emeklinin mağduriyetine de gözünü kapatmıştır. Sendika yasamızın olumsuzluklarını, süremizin darlığını ve çözüm bekleyen konuların çokluğunu sürekli tekrarlamamıza rağmen, teklif diye açıklanan rakamlarda ne adalet ne de denge vardı. Dertlerimize deva olmayan, sorunları çözmek bir tarafa memurun umudunu daha da kıran bütün teklifleri reddettik, yok saydık ve kabul etmedik.
“HAYATI DURDURDUK”
Hiç kimse, sebebi olmadığımız sorunların sahibi olmamızı bizden bekleyemez. Onun için bu tekliflerin altına imzamızı atmadık. Her yönüyle samimi, kararlı ve şeffaf bir mücadele yürüttük. Emeğin hakkını savunma noktasında önemli bir irade ortaya koyduk. Yasanın bize tanıdığı süre içerisinde tüm sınırları zorladık. Örgütlü gücümüzü eylemliliğimize dönüştürdük, hakkımızı almak için meşru olan her yolu denedik. Seksen bir ilde basın açıklamaları, Çalışma Bakanlığı önünde açıklama, on bir sendikamızın her birinin Ankara’da farklı noktalarda açıklamaları ve eylemleri, sosyal medya gündemini altı gün boyunca ilk sırada tutarak bu konuda kamuoyunun gündemini belirledik. Yüz binlerce kamu görevlisinin katılımıyla, başta ulaşım hizmetleri olmak üzere bütün sektörlerde Türkiye genelinde iş bıraktık, hayatı durdurduk.
Memur, emekli hayat bulsun diye hayatı durdurduğumuzu bütün Türkiye biliyor ve milletimiz bize destek verdi. Ankara’da sıcağın altında yirmi beş bin emekçinin coşkulu katılımıyla sendika tarihinin en büyük mitingini gerçekleştirdik. Ardından Maliye Bakanlığı’na yürüdük, “Hak, emek, adalet” diyerek bir kez de Maliye Bakanlığı önünden haykırdık.
Bu zorlu süreçte dirayetini yitirmeden, ağustosun bunaltıcı sıcağında her gün meydanlara koşan, nöbet çadırlarında bu anlamda halka meselemizi anlatan üyelerimize, teşkilatımıza, onlara liderlik eden genel yönetimimize, genel başkan yardımcılarımıza, genel başkanlarımıza, tüm lider kadromuza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Biz emeğimiz, ekmeğimiz, geleceğimiz için üretimden gelen gücümüzü kullanıp iş bırakırken, bazı işgüzar yöneticilerin eylem kırıcılık yapmasına da üyelerimiz aldırmadı ve Ankara’da yirmi beş bin kişi ile en yüksek perdeden hakları için sesini yükseltmiş oldu. Bu dönem sendikal mücadeleyi bir adım daha ileri taşıdık. Bundan önceki toplu sözleşme süreçlerinde masada bulunan konfederasyonlar arasında sosyal diyalog arayışımız provoke edilmişti. Bu dönem süreç başlamadan masada bulunan üç konfederasyon başkanı ile bir araya geldik, süreç içerisinde iletişim halinde olduk, bakanla ortak görüşme gerçekleştirdik, yetersiz tekliflere ortak tepki verdik, ayrı meydanlarda da olsa aynı itirazı yükselttik. Buradan Sayın Önder Kahveci ve Sayın Orhan Yıldırım’a teşekkür ediyorum.
Keşke uzlaşma olmuş olsaydı da bugün buradan Maliye Bakanı ve heyet başkanı Sayın Bakan’a da teşekkür edebilseydik.
Kamu görevlilerinin haklı taleplerini çözmeye yönelik bütün girişimlerimiz, ortaya koyduğumuz irade ve milyonların itirazı kamu işvereni tarafından görmezden gelinmiştir. İlk oturumu 28 Temmuz’da iyi niyetle başlayan süreç, tekliflerimizin sunulmasından bugüne, yirmi sekizinci gününde uzlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. Biz, pazarlığın sürmesi ve uzlaşının sağlanması için elimizden geleni yaptık.
Hizmet kollarında sendikaların mücadelesi sonuç verdi ve sendikaların tümü toplu sözleşme metinlerini bağıtladılar. Genele ilişkin görüşmelerde her ne kadar oransal zam, taban aylığa zam, refah payı, kira yardımı, bayram ikramiyesi, eş ve çocuk yardımı gibi temel konularda uzlaşma sağlanamadıysa da mücadelemiz sonucu mühendislerden akademisyenlere, şube müdürlerinden şef ve amirlere, avukatlardan uzmanlara, ek ödemelerden tazminatlara birçok konu yanında bir yenilik olarak yardımcı hizmetler sınıfı ve genel idari hizmetler sınıfına ilişkin uzlaşılan maddeleri Sayın Bakan’la imzaladığımız uzlaşmazlık tutanağında kayıt altına aldık.
“TÜRKİYE EMEK TARİHİNE EN KAPSAMLI TOPLU SÖZLEŞME OLARAK GEÇEBİLİRDİ”
Bu toplantı tutanağında geçenlerle birlikte adil bir teklifle gelinseydi 8. dönem toplu sözleşmesi Türkiye Emek Tarihine en kapsamlı toplu sözleşme olarak geçebilirdi. Böylece gelirde adalet, ücrette denge ve kamuda iş barışı sağlanabilirdi. Genele ilişkin uzlaşmazlıkla sonuçlanan toplantı tutanağını kamuoyuyla paylaştık.
Kamu görevlileri merak ediyordur, neden uzlaşamadık? Kamu ücret rejimi eski Türkiye’ye geri dönmüştür. Amir, mahiyetindekinden daha düşük alır hale gelmiştir. Farklı statüde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki makas memurun lehineyken memurun aleyhine dönmüştür. Bunu kabul etmek, sineye çekmek, meşrulaştırmak; kendimizi inkâr, sendikacılığa verdiğimiz emeğe saygısızlık, kamu görevlilerine de ihanet olurdu. Bunu asla yapmadık, yapmayız da.
“MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR”
Oluşan çarpık tabloyu aynen haliyle herkese anlattık, herkese haykırdık. Herkes artık her şeyi biliyor. Mızrak çuvala sığmıyor. Bu durum kamuda çalışma barışını, çalışma huzurunu bozmuş, iş barışını da artık baltalamıştır. Emekli açlık, memur yoksulluk sınırının altına sıkışmışken sendikacıya düşen Maliye’nin gerekçelerini değil, memurun gerçeklerini haykırmaktır. Sendikacıya düşen hükümetin doğrularını söylemek değil, hükümete doğruları söylemektir. Onun için biz Maliye’nin gerekçeleri karşısında memurun gerçeklerini söyledik. Hükümetin doğruları karşısında hükümete doğruları söyledik ve bunu söylemeye de devam edeceğiz.
Bir kez daha ifade ediyorum, artık 4688 sayılı yasayla buraya kadar. Bak, buraya kadar. Bundan sonrası çıkmaz sokak. Bununla bir daha bizi toplu sözleşme masasına oturmaya mecbur bırakmasınlar, beklenmedik sonuçlarla karşılaşırlar. Bu yasa miadını doldurmuş, çözümün odağı olmaktan çıkmış, sorun üreten bir hale dönüşmüştür.
“BUNU ASLA KABUL EDEMEYİZ”
8 toplu sözleşmenin dördünde uzlaşabildik, dördünde uzlaşamadık. Bu sorunlu yasa bir an önce değişmek zorundadır. Geçen toplu sözleşmede karar aldık çalışılacak diye. Çalışılmak yerine oyalandık, oyalandık. Tıpkı toplu sözleşme masasında yapıldığı gibi oyalanıp, oyalanıp, oyalanıp toplu sözleşmenin ağzına kadar getirildik ve toplu sözleşmede de bu oyalamayla karşı karşıya kaldık. Bunu asla kabul edemeyiz.
Bu konuda samimiyet istiyoruz. Bu konuda çünkü samimiyiz ve mücadelede kararlıyız. Bir kez daha ifade ediyorum artık 4688 sayılı yasayla buraya kadar. Bu yasa miadını doldurdu, çözüm odağı olmaktan çıktı, sorunların kaynağı haline dönüştü. Sekizinci toplu sözleşmenin dördünde uzlaşamamış olmamız, bütün varyasyonları yaşanan, yasanın gerçekleşmiş durumda. Tüm ihtimaller neredeyse gerçekleşmiş durumda.
“HAKEME KAMU GÖREVLİLERİNİN ZERRE MİKTAR İNANCI DA GÜVENCİ DE YOKTUR”
Önümüzde hakem süreci var. Hakeme ne bizim ne de kamu görevlilerinin zerre miktar inancı da güvenci de yoktur. Çünkü geçmişte hakemlik edenlerin hakkaniyetten uzak tutumları, adil olmayan kararları, olmayan iradeleri; hakemi, kamu görevlileri hakem kurulu olmaktan çıkarıp kamu işvereni hakemi haline getirmiştir. Bizim için atılacak yeni bir adım kalmadı. 7 milyona yakın kitleyi, memuru, emekliyi bu anlamda bu noktaya sıkıştırmak doğru değil.
“İNİSİYATİF HÜKÜMETTEDİR”
Yapılabilecek bir şey varsa inisiyatif hükümettedir. Hâlâ 3 gün var. Memurun beklentileri karşılansın, umutsuzluk umuda dönüşsün. Ortaya çıkan duruma ne rızamız ne de tahammülümüz var. Mücadelemiz de itirazımız da devam edecektir. Bunu bir kez daha buradan ifade ediyor, hepinize teşekkür ediyorum.