Lübnanlılar hâlâ adalet ve tazminat bekliyor

Uluslararası Af Örgütü yayımladığı açıklamada, İsrail ordusunun Lübnan’daki saldırılarını önemli oranda artırmasının üzerinden bir yıl geçtiği halde hâlâ uluslararası hukuk ihlallerine maruz kalanların adalet ve tazminat beklediğini, Lübnan hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) toprakları üzerinde soruşturma yetkisi vermediğini ve Lübnan’ın güneyindeki kasabaların ve köylerin sakinlerinin saldırılarda zarar gören evlerine geri dönemediğini belirtti.
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı Kristine Beckerle, “Ateşkesin ardından, İsrail ordusu onlarca köyden insanların evlerine dönmesini yasaklamakla kalmadı, zorunlu bir askeri ihtiyaç olmadan sivil mülkleri tahribe ve yok etmeye de devam etti. Yerinden edilen her ailenin evine geri dönme hakkı vardır. İsrail derhal güvenli geri dönüşe izin vermeli, savaş suçlarına ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine maruz bırakılan tüm kişilere hızlı, eksiksiz ve yeterli tazminat sağlamalı. Maddi tazminat da dahil tüm tazmin türleri kişilerin ötesine geçerek, yerleşkelerini etkileyen hukuksuz eylemlerin yol açtığı hasara karşılık yerel belediyeleri, okulları, hastaneleri ve diğer sivil altyapıyı da kapsamalı” diye konuştu.
Lübnan hükümetine ise, acilen UCM’ye Roma Statüsü uyarınca Ekim 2023’ten bu yana Lübnan topraklarında işlenen suçları soruşturma ve yargılama yetkisi vermesi çağrısında bulunan Beckerle, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Lübnan hükümeti UCM’ye katılmayarak, uluslararası adaletin sağlanması yönünde hayati önem taşıyan bir yolu kasten tıkıyor. Yetkililer, ihlallere maruz kalanların ve toplulukların tazminat hakkını korumak için, BM ile işbirliği yaparak hasar kaydının oluşturulması da dahil tüm yasal yolları izlemeli. ABD başta olmak üzere üçüncü devletler de İsrail’e gönderilen silahların ciddi uluslararası hukuk ihlali işlemekte veya ihlalleri kolaylaştırmakta kullanılabileceği yönündeki büyük risk nedeniyle tüm silah ve askeri destek transferlerini durdurmalı.”
Arka Plan
Hizbullah ile İsrail arasındaki savaş Ekim 2023’te şiddetlendi. Çatışmaların en ölümcül günlerinden 23 Eylül 2024’te, Lübnan Sağlık Bakanlığı’na göre, 50’si çocuk en az 558 kişi öldürüldü, 1.800 kişi yaralandı. Takip eden haftalarda ve aylarda, Lübnan’da köyler tamamen yerle bir edildi. Uluslararası Af Örgütü, İsrail güçlerinin sivil binalara hukuka aykırı saldırılar düzenleyerek sivilleri öldürdüğünü, güney Lübnan’daki sınır köylerinde neden olduğu kapsamlı tahribatı, beyaz fosfor kullanımını, elektronik cihazları hedef alan gelişigüzel patlamalarını; gazetecilere, sağlık merkezlerine, ambulanslara ve sağlık ekiplerine yönelik saldırıları ile Hizbullah’ın İsrail’deki yoğun sivil nüfuslu bölgelere defalarca güdümsüz roketler fırlatmasını belgeledi. İsrail’in ve Hizbullah’ın eylemlerinin savaş suçu olarak soruşturulması çağrısı yaptı.
27 Kasım 2024’te ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesine rağmen, İsrail ordusu güney Lübnan’da ve Beyrut’un güney banliyölerinde, Hizbullah’ın askeri konumları ve personeli olarak tanımladığı hedeflere hava saldırıları düzenlemeyi sürdürdü. Ateşkesten iki gün sonra, İsrail ordusu 3 ila 11 kilometre arasında Lübnan topraklarında kalan hattan bahisle, “Bu hattın güneyine geçen herkes kendisini tehlikeye atar” diyerek bölge sakinlerinin köylerine dönmesini yasakladı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin açıkladığına göre, ateşkesin ilk 60 gününde en az 57 sivil güney Lübnan’daki köylere ulaşmaya çalışırken öldürüldü. 2025’te, sınır köylerinde yaşayan bazı kişiler Uluslararası Af Örgütü’ne, köyleri İsrail yetkililerinin insanların geri dönmesini yasakladığı bölgede kaldığı için ve süregelen İsrail saldırıları nedeniyle evlerine geri dönemediğini söyledi. 17 Şubat 2025’te İsrail ordu sözcüsü, İsrail güçlerinin Lübnan içindeki pek çok “stratejik” konumda kalmaya devam ettiğini açıkladı. (BÜLTEN)