BEZ MENDİLİNİZ VAR MI?

Bildiğimiz, tanıdığımız, gördüğümüz, kullandığımız pek çok nesneyi artık göremiyoruz. Avlulu evler, tulumbalar, doğal peynir, sırlı çömlekte turşular, reçeller, atla yürüyen fayton ve yük arabaları, “Yazıyooor!..” diye bağırarak sokak-cadde hızlı hızlı dolaşan gazete satıcıları, okka, divit ve daha neler neler artık yok gibi.
Yok’lara karşılık da eskiden hayâl bile edemeyeceğimiz teknolojik yeniliklerle her gün tanışıyoruz. Radyo bizim için büyük yenilikti. Televizyonu “Aynalı radyo” diye taif etmişlerdi ama gün gelip de Türkiye’de izleyeceğimizi hayâl edemezdik. Muhasebecilerin rakamları tek tek toplayarak, çıkararak ya da çarpıp-bölerek yaptıkları hesaplar, kollu Facit makinelerine geçildiğinde hem çok hızlanmış, hem de daha güvenli olmuştu. Bilgisayara bizim aklımız ermiyor. Cep telefonları şöyle dursun, normal telefonlar bile ancak büyük işletmelerde ve varlıklı ailelerde olabilirdi. Fotokopi diye bir alet bilinmezdi. Poşet henüz sözlüğümüze girmemişti. Yerine, kese kâğıdı kullanırdık.
Ne ise, bunları tek tek saymaya kalksak her halde haftalarca yazmamız gerekebilir, biz dönelim asıl konumuza.
MENDİLLERİMİZ
Kağıt havlu, kağıt mendil bizler için kaf dağının ardında sayılabilecek öteberilerdendi. Herkesin cebinde mutlaka bezden yapılma diktörtgen veya kare mendili olurdu. Ter silmekten tutun, güneş vurmasın diye dört köşesi düğümlenip kafaya oturtulmaya kadar pek çok işe yarardı. Nezle-grip zamanı bir değil, iki mendil taşımak gerekebilirdi. En küçüğü 30’a 30 ebadında çoğu kez ekose dokunmuş ince kumaştan yapılırdı mendiller.
İlkokulda her hafta tırnak ve mendil kontrolü yapılırdı. Hepimiz önlüklüydük. Önlüklerimizin ön tarafında iki mendi cebi olurdu. Annem, kolay kolay kullanmayacağım ütülü, bembeyaz iki mendili bu ceplere yerleştirir, şort veya pantolon cebime de günlük gereksinimleri karşılayacak normal mendil koyardı.
ERİK-BADEM MENDİLE
Tanıdıklardan birinin Kireçocağı semtindeki bağına gitmiştik. İlk baharın ilk yarısındaydı. Erik-badem yeni yeni olmuştu. Bağ sahibi ağaçlara yönelip toplamaya başladı. Elimizde torba yok, sepet yok, bunları nasıl taşıyacak diye düşünürken, bir de baktım mendilini çıkardı. Topladıklarını mendilin ortasına yığdı ve dört köşesini birleştirip bağladı. Şimdiki poşet yerine mendil ambalaj yani.
AŞK MENDİLLERİ
Bizden önceki dönemlerin ilginç uygulamalarındanmış, Genç kız, gönlünü kaptırdığı gence hislerini belirtmek için önüne mendilini düşürürmüş. Genç de ilgi duyuyorsa, mendili özenle alıp deriiin derin koklarmış. Aynı hareketi genç de kıza mesaj için yaparmış. Bunun bir ilerisi, elden ele mendil vermekmiş ama yine gizlice tabii…
Şarkılarda, şiirlerde de mendili yakalayabilirsiniz. Moda olma yolundaki ezgiden birkaç sözcük alalım: Gözyaşını sildiğim mendil olaydım/Koy beni gömleğinin sol cebine/Günler, geceler çok zor geçti/Razıyım; orası yakın kalbine…
BAYRAMLIK MENDİLLER
Yine çok eski uygulamalardan biri… Çocukluğumuzda iyice azalmıştı. Ramazan ve Kurban Bayramları öncesi, içine şeker-çerez-lokum konulup küçük bohça haline getirilen mendiller hazırlanırdı. Bayramlaşmaya gelen çocuklara bu mendiller ikram edilir, bazen de birkaç kuruş harçlık eklenirdi.
Yaşı 40’ın altında olanlara soralım: Siz hiç bez mendil kullandınız mı, ya da gördünüz mü?
